Ticaret, sanat veya örneğin bir ölünün kazaya kalan namaz ve oruçlarını yerine getirerek ecîr olmak gibi diğer kazanç yolları ile bir mal elde eden kimsenin kazandığı bu mal, kendisinin ve ailesinin yıllık ihtiyacından fazla olursa, artan kısmın humusunu, yani beşte birini ilerde açıklayacağımız usûle göre vermesi gerekir. |
Kazanmak dışında başka bir yol ile elde edilen, bir sonraki hükümde istisna edilen yer hariç, örneğin kendisine bağışlanan mal yıllık ihtiyaçtan fazla olduğu takdirde humusunu vermelidir. |
Kadının aldığı mihr, erkeğin talak karşılığı aldığı mala ve alınan diyeye humus lâzım gelmez. Aynı şekilde miras bölümünde muteber hükümlerle insana ulaşan mirasa humus yoktur. Fakat Şiî olan bir Müslüman’a “tasib”[61] yoluyla miras kalırsa, o mal kazançtan sayılır ve humusunu vermelidir. Aynı şekilde baba ve oğul dışında beklemediği bir yerden kendisine miras ulaşan mal yıllık ihtiyaçtan fazla olursa, farz ihtiyat gereği humusunu vermelidir. |
Eğer bir kimse, kendisine ölüden kalan mirasın humusunun verilmediğini biliyorsa, onun humusunu vermelidir. Yine bu malın kendisinde humusun olmadığını, ama miras bırakan ölünün başka humus borcu olduğunu biliyorsa, ölünün verilmeyen diğer humus borcunu miras bırakılan maldan vermesi gerekir. Fakat miras bırakan adamın humusa inancı olmadığını veya humus vermediğini bilirse, varisin, ölünün üzerine farz olan humusu vermesi gerekmez. |
Aza kanaat ederek bir şeyler biriktiren kimsenin biriktirdiği şeyler, yıllık ihtiyacından fazla olursa, humusunu vermelidir. |
Masrafları başkası tarafından karşılanan bir kim-se, elde ettiği bütün malların humusunu vermelidir. |
Bir kimse, bir mülkü belli fertlere örneğin, ken-di çocuklarına vakfedince, eğer onlar o mülkte ağaçlandırma veya ziraat yaparak yıllık ihtiyaçlarından fazla bir mal elde etmiş olurlarsa, kazandıklarının humusunu vermeleri gerekir. Aynı şekilde başka yoldan o mülkten istifade ederlerse, örneğin kirasını alırlarsa, yıllık ihtiyaçlarından fazla kalanın humusunu vermelidirler. |
Bir fakirin keffaret, reddi mezalim gibi farz sadaka veya müstehap sadaka olarak aldığı mal, yıllık masrafından fazla olursa veya verdikleri maldan kazanç elde ederse, örneğin verilen ağaçtan meyve elde ederse ve yıllık masraflarından fazla kalırsa, farz ihtiyat gereği humusunu vermelidir. Fakat hak ettiği için kendisine verilen humus ve zekâtın humusunu vermesi gerekmez. Ama onların kazancı yıllık masraflardan fazla kalırsa, humusu vardır. |
Bir kimse, humusu verilmemiş bir paranın aynıyla (=bizzat kendisiyle) bir şey satın alır, yani satıcıya, "Bu malı, bu parayla satın alıyorum." der ve satıcıda 12 imam Şiî’si olursa, muamele bütün mal için sahihtir. Bu parayla aldığı mala humus gelir ve şer’i hâkimin izin ve imzasına gerek yoktur. |
Bir malı satın alan kimse, alış verişten sonra, aldığı şeyin ücretini humusu verilmemiş paradan verirse, muamele sahihtir. Satıcıya verdiği paranın humusunu, humus sahiplerine borçlanır. |