Humus borcu olan bir kimse, şer'î hâkimle anlaşıp [humusunu borca çevirerek] malın tümünde tasarruf edebilir. Dolayısıyla böyle bir anlaşmadan sonra, o maldan elde edilen kazançlar o şahsın kendisine aittir. |
Birisiyle ortak olan kimse, kazançlarının humusunu verdiği hâlde ortağı, üzerine düşen humusu vermemiş olursa, eğer ortağı gelecek yılın sermayesi için humusu verilmemiş maldan şirketin sermayesine katmış olursa, hiç birisinin o malda tasarruf etme hakkı yoktur. |
Bulûğa ermemiş olan bir çocuğun sermayesi olur ve ondan bir kazanç elde edilirse, farz ihtiyat gereği çocuk, bulûğa erdikten sonra o kazancın humusunu vermelidir. |
İnsan, humusunun verilmediğini kesin olarak bildiği bir malı kullanamaz, ama humusunun verilip verilmediğinden şüphe ettiği bir malı kullanabilir. |
Mükellef olduğundan beri asla humus vermemiş olan bir kimse, değer kazandıktan sonra satmak amacı olmaksızın satın aldığı mülk örneğin, ziraat yapmak için satın aldığı arazi değer kazanırsa, eğer satıcıya humusu verilmemiş paradan vererek, "Bu araziyi, bu para karşılığında alıyorum." demiş olursa, şer'î hâkim muamelenin beşte birine izin verdiği takdirde, alıcı o mülkün değeri üzerinden humus vermelidir. Farz ihtiyat gereği, niyeti evvelden aldığı şeyin parasını, humusu verilmemiş paradan ödemek olan kimse için de yine aynı hüküm geçerlidir. |
Mükellef olduğundan beri hiç humus vermemiş olan kimse, elde etmiş olduğu kazançla ihtiyacı olmayan bir şeyi satın alırsa, satın aldığı şeyin üzerinden bir yıl geçince, onun humusunu vermelidir. Ama aldığı şey, ev eşyası ve ihtiyaç duyduğu diğer şeyler gibi toplumsal durumuna uygun bir şekilde olur o eşyaları da kazanç elde ettiği yıl içinde almış olduğunu kesin olarak bilirse, üzerine humus lazım gelmez. Fakat onları yıl içinde mi yoksa yıl tamamlandıktan sonra mı aldığını bilmezse, farz ihtiyat gereği şer'î hâkimle anlaşması gerekir. |