• Nombre de visites :
  • 843
  • 24/12/2012
  • Date :

İslami Devlet ve Yönetim Biçimi(İkinci Bölüm)

islami devlet ve yönetim biçimi

Şehınşahlık ve imparatorluk([8]) bir yana dursun, islamda devlet sistemi krallık da değildir. O tür rejimlerde devletin başındakiler halkın malına ve canına musallat olup dilediklerince müdahelelerde bulunurlar. Böylesine bir yöntem ve yönetim tarzından islam münezzehtir. Bu nedenledir ki şehmşanlık ve imparatorluk rejimlerinin tam tersine, islâm devletinde büyük saraylar, şatafatlı binalar, uşaklar, kapıkulları, özel büro, veliahdın bürosu... vb. gibi ülke bütçesinin yarısını veya daha fazlasını heder eden saltanat harcamaları yoktur.

İslam devletinin başında bulunan ve müslümanları yöneten hz. Resul-ü Ekrem efendimizin -saa- nasıl -sade- yaşadığını herkes bilir... O hazretten sonra, Emevî dönemine kadar da sürdü bu -nevî- yöntem; ilk iki -halife- her ne kadar Osman dönemindeki fahiş sapmayla sonuçlanan([9])

 ve bizi bugün bu felaketlere düşürmüş bulunan diğer hususlarda aykırı davrandılarsa da, şahsî ve zahiri hayatlarında görünüşte de olsa hz. Resulullah'ın -saa- bu -sade yaşama- sünnetini sürdürdüler. Hz. Emir'el müminin Ali -s- döneminde yönetim tarzı düzeltildi, yönetim şekli sâlih ve doğru hale getirildi. O hazret İran, Mısır, Hicaz ve Yemen'i eyaletleri olarak kapsayan öylesine geniş bir beldeye hükmettiği halde fakir bir din öğrencisinin bile sürdüremeyeceği -sade ve çileli- bir hayat sürdürüyordu. Rivayette de geçtiği üzere bir gün iki gömlek alır ve daha iyi olanını Kanber'e -gönüllü hizmetçisine- verir; kollan fazlaca uzun gelen gömleği kendisi alır ve kollarının fazlasını keserek o gömleği öylece sırtına geçirir.([10]) Hâlbuki oldukça büyük, kalabalık ve bol gelirli bir ülkenin devlet başkanıydı kendisi! İşte bu sünnet ve bu yöntem korunmuş ve devlet ve yönetim tarzı İslamî olmuş olsaydı halkın canına ve malına musallat olma, saltanat, krallık ve şehinşahlık -rejimlerinin boyunduruğunda yaşama-, bu zulüm ve çapulculuklar, devlet hazinesini soyma, yolsuzluklar, ahlaksızlıklar ve kötülükler vuku bulmazdı. Bu kötülük ve bozulmaların çoğu; devletin başındakilerden, müstebit ve keyfine düşkün egemenle onun ailesinden*) kaynaklanmaktadır. Fesat ve ahlaksızlık merkezlerini açan, fahşa ve ayyaşlık mekânları düzelten, vakıf gelirlerini sinema binalarına harcayan hep bu baştakilerdir, yöneticilerdir. Şah ve ailesi için yapılan bu ağır masraflı teşrifatlar, har vurup harman savurmalar ve türlü yolsuzluklar olmasaydı ülke bütçesi elbette ki açık vermez ve Amerika'yla İngiltere'nin önünde iki büklüm olup kredi ve yardım dilenmelerine gerek kalmazdı. Memleket hep bu har vurup harman savurmalar, sorumsuz harcamalar ve yolsuzluklar neticesinde muhtaç duruma düşürülmüştür; yoksa, az mı petrolümüz var bizim?! Ya da madenlerimiz ve yeraltı zenginliklerimiz mi yok? Var, her şeyimiz var aslında, ama millet adına yine milletin cebinden ve memleket bütçesinden yapılan bu keyfi harcamalar, savurganlıklar ve yolsuzluklar mahvetmiş durumdadır ülkeyi! Bunları yapmasaydı kalkıp da buradan Amerika'ya gitmesine ve o herifin (ABD başkanı) masasının önünde boyun büküp "bize yardım edin" demesine gerek kalmazdı!

Öte yandan şişkin idarî kadro ve gereksiz birçok idare ve kurumla, İslam’a ters düşen bürokrasiye dayalı yönetim tarzı -gibi faktörler de-daha önce bahsettiğimiz haram kategorisindeki gereksiz harcamalardan hiç de aşağı kalmayan harcamalar yüklemektedir memleketin bütçesine. İslam’da böyle bir idare sistemi olmaz. Halk için gereksiz harcamalar, sıkıntı ve vakit kaybından başka neticesi olmayan bu gereksiz işlem ve bürokrasilerin İslam’la alâkası yoktur. Meselâ hakların temini, davaların halli, hadlerin -cezaların- uygulanması ve ceza kanunlarında İslam’ın uyguladığı yöntem gayet basit, süratli ve pratiktir. İslâm yargılama usulünün uygulandığı dönemlerde bir şehrin şer'î kadısı 2-3 memur, bir kalem ve bir hokkayla davaları çözüme bağlıyor ve halkın fazla vaktini almayarak -herkesin bir an önce işinin gücünün başına dönmesini sağlıyordu. Bugün ise şu adliyenin idâri sistemi ve adliye idarelerindeki bürokrasi ve protokollerin ne hadde vardığını bir Allah bilir! Üstelik hiçbir ışı de bir neticeye bağladıkları yok! Memleketi muhtaç duruma düşürüp zahmet ve vakit kaybından başka netice vermeyen şeylerdir bunlar.


[8]- İmparatorluk: Tek kişi -imparator- tarafından yönetilen, geniş topraklar ve çeşitli ırkları kapsayan iktidar şekli

[9]- Şerh-i Nehc'ul Belaga, İbn-i Ebil Hadid c:2 s:126-161, 30. hutbe şerhi ve: 324-333 ve: c:3 s:3-69 ve: 43. hutbe şerhi ve: c:9 s:30-30 135. hutbe şerhi ve: El-Gâdırc:8s:97-323

[10]- Bihar'ul Envâr c:40 s:324

İslami Devlet ve Yönetim Biçimi(Birinci Bölüm)

İslam Kanunlarının Nitelik ve Niceliği

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)