• Nombre de visites :
  • 749
  • 24/10/2007
  • Date :

Horramşehr zaferinin yıl dönümü


İran İslam cumhuriyetine yönelik savaş dayatması ve henüz yeni kurulmuş olan bir devlete yönelik geniş çaplı bir saldırının gerçekleştirilmesi İslam cumhuriyeti'ne karşı büyük komploların devrede olduğunu göstermeye yeter ve artar bile.

İslam İnkılabı sırasında İran halkının yanında yer alan ve Şah rejimine karşı çıkan, sistematik komuta mekanizması kalmayan bir ordu ve halen oluşma aşamasında bulunan bir inkılap muhafızları ordusu meydana gelen beklenmedik felaketler karşısında çok yönlü sorunlarla karşı karşıya kaldı. Böylesi koşullar altında İslam cumhuriyeti nizamı düşmanları hiç zaman kaybetmeden kendi şeytani amaçlarını gerçekleştirmek için devreye girerek İran İslam Cumhuriyeti'ne karşı şeytani komplolarını devreye soktular.

İslam inkılabının karşı karşıya bulunduğu bütün olumsuz koşullara karşın İran İslam cumhuriyeti nizamının ayakta kalmasına neden olan iki önemli etken bulunuyordu. Birincisi halkın yüreklerindeki devrim aşkı ve ikincisi rahmetli İmam Humeyni'nin olağanüstü rehberlik gücü. Bu iki faktör düşmanların kendi şeytani planlarında yenilgiye uğramasının baş etkenleriydi.

Söz konusu etkenler Baas rejimi tarafından işgal edilen toprakların geri alınmasının ardından da devam dereken savaş boyunca düşmanın cezalandırılması sürecinde kendi gücünden hiçbir şey kaybetmeksiniz Irak topraklarının içinde de şeytani güç odaklarına büyük ve önemli darbeler indirmeye devam etti.

İran halkının sahip olduğu olağan üstü moral gücü ve İmam Humeyni'nin seçkin tedbir ve liderlik kabiliyetine duyduğu inanç, İran'a karşı dayatılan savaşın son günlerine kadar devam etti.

İran topraklarından önemli bir parça özellikle zengin petrol kaynaklarının yer aldığı bölgeleri düşman kuvvetleri tarafından işgal altında tutulduğu sırada inkılap nizamı kendi meşruiyetini sürdürmek ve savaş belasına çözüm bulmak için çok önemli bir takım çözüm yolunu değerlendirmesi gerekiyordu. Zira aksi taktirde vatan topraklarını düşmanın eline teslim etmek durumunda kalmanın yanı sıra inkılabın sayesinde halkın elde ettiği yönetimin de İslam nizamının düşmanlarına aktarılması gerekecekti.

Böylesi olumsuz koşulların birbirini takip ettiği bir süreçte iktidarın daha sahip olması gereken bütünlüğe sahip olmamasından ve hain bir cumhurbaşkanının halk ve inkılap ilkeleriyle çelişki arz etmesi savaş alanındaki askeri üstünlüğün İran güçlerine geçmesine engel oluşturuyordu, üstelik temel bir değişim ve yapılanmaya uğramış olan ordunun da cumhurbaşkanının komutanlığında bulunması kötü şartların daha da ağır koşulları beraberinde getirmesine neden oluyordu.

Bunca olumsuz koşulların yaşandığı bir ortamda hizbullahi güçler ve halkın bağrından kendiliğinden oluşan insani güç dalgalarının savaş cephelerine akın etmelerinden anlaşıldığı gibi Irak tarafından İran'a dayatılan savaş gidişatının önemli bir değişime uğraması ve savaşın yönünün düşmanlar tarafından planlanmışın tam aksi istikamete çevrilmesi kaçınılmazdı. Nitekim başta Irak güçlerinin İran topraklarının içindeki ilerlemesi önlenirken daha yeni yeni şekillenmeye başlayan savunma güçleri düşman kuvvetlerin Hurremşehr gibi hayati değer taşıyan bir kentin işgal edilmesinin 35 gün gecikmesine neden oldular ve böylelikle düşman güçlerinin Abadan ilini ele geçirmeleri engellenmiş oldu.

Halk tarafından sürdürülen gerilla savaşının ardından dönemin köstebek cumhurbaşkanının komutasındaki ordu işgal altındaki toprakların serbest bırakılması için bir takım klasik operasyonlara başladı. Bunlardan ilki Dezful bölgesinde gerçekleşirken ikincisiyse Hoveyze adındaki operasyonla devam etti, fakat söz konusu iki operasyon sonucunda istenilen başarılar elde edilemedi. İlk etapta düşman güçlerinin geri püskürtülmesine rağmen Irak ordusunun sahip bulunduğu üstün zırhlı kara filoları sayesinde savaşın gidişatı Irak lehinde devam etti. Böylece İran ordusuna ait çok sayıda tank ve askeri teçhizat Irak ordusunun eline geçmiş oldu. Bölgenin kurtarılmasına ilişkin düzenlenen üçüncü askeri operasyon ordu tarafından bizzat komuta edilirken askerlerin %30 İslam inkılabı koruyucularınca oluşturuldu, ancak bilinen klasik savaş yöntemlerinin takip edilmesinden dolayı söz konusu üçüncü kurtarma girişimi de başarısız kaldı. Bu zaman biriminden sonra bir takım kısıtlı başarıların elde edilmesini sağlayan gayri klasik ve sınırlı operasyonlar da düzenlendi. Söz konusu sıra dışı askeri operasyonların en önemli özelliği zamanla İran birliklerinin de kendilerine yönelik güvenlerinin artması ve yavaş yavaş büyük kararların alınması için önemli ama küçük adımların atılmaya başlamasıydı.

Dönemin hain ve köstebek cumhurbaşkanı Benisadr'ın önderliğindeki askeri operasyonların yenilgiye uğramasından sonra cumhurbaşkanı, savaşı cephelerden ülke içine çekmeye başladı. Benisadr'ın hain ve dönme münafıklar grubuyla birlik olması dönemin hükümeti içerisindeki anlaşmazlıkların artmasına sebep olurken ülke genelinde bir iç savaş akımı başlatıldı. Bu iç savaş sonucunda ülke içinde masum insanlarının kanı akıtılırken aynı zamanda İslam inkılabı nizamının çok değerli liderlerinden Ayetullah Beheşti, Cumhurbaşkanı Recai ve başbakan Bahoner gibi seçkin şahsiyetlerin şehadetine yol açtı.

Böylesi ağır koşullar altıda savaş cepheleri ikinci milli odağı haline gelen çatışma cepheleri konumunu almışlardı, bunun en önemli nedenlerinden biri de dış düşmanlardan evvel iç düşmanların ortadan kaldırılması gereğinin taşıdığı önemden kaynaklanıyordu. Şartlar böyleyken başta hain köstebek cumhurbaşkanı görevinden az edildi ve münafık grubu teşkilatının yarattığı buhran ortadan kaldırılıp etkisini yitirmeye başladığından artık sadece Irak'ın İran'a dayattığı savaşa yönelme imkanı doğmuş oldu.

Ancak bu kez durumlar daha farklıydı zira artık ülke içerisindeki bütün hükümet organ ve hak kitleleri tek parça halinde düşmana yönelme ve hakkettiği cezayı verme zamanı gelmişti.

Meydana gelen yeni şartlar altında inkılabın müdafiileri ve nizamın gönüllü askerlerinden oluşan halk gücü ordunun yanında yer alarak ordu ve nizamın müdafiileri yan yana gelerek ortak bir karargah çatısı altında Kerbela operasyonunun aşamalarını adım adım uygulamaya başladılar.

Bu yeni dönemde başlayan il operasyonda Abadan şehrinin kuşatmasını kırmak maksadıyla Samen-ul Eimme operasyonu başarıyla sonuçlandı ve düşmanın oluşturduğu kuşatma hattı kırıldı. Her şeyden ziyade yeni savaş yöntemlerinin uygulanmasına ve İranlıların parlak zekası ürünü olan sistemlerin gerçekleştirilmesine dayalı olmasının yanı sıra hangi silahlı kuvvetlere bağı olursa olsun halkın düşman karşısında kenetlenmesi Irak ordusu için ciddi tehlike çanlarının duyulmasına yol açtı.

Söz konusu gelişmelerin ardından hiç zaman kaybetmeden ikinci operasyon Tarik-ul Kuds adıyla gerçekleşti. Bu harekatın en önemli özelliklerinden biri klasik sistemlerin dışında düşman güçlerin hareket imkanının dahil olabileceği muhtemel olmayan araziler üzerinde gerçekleştirilmesiydi. Böylece Bostan bölgesinin düşmanın elinden kurtarılmasıyla birlikte bir büyük zafer daha kazanılmış oldu. Bu zaferin ardından ordu ve İslam inkılabı muhafızları komutanları söz konusu askeri harekatlara devam etme kararı aldılar ve düşmanın uğradığı büyük şok dikkate alınarak büyük bir operasyon hazırlığı süreci başlandı. Fakat tam bu sırada Irak ordusu karşı atağa geçerek İran tarafının uygulamayı planladığı saldırının gecikmesine neden oldu, hatta öyle koşullar gelişti ki söz konusu büyük operasyonunun tamamen ertelenmesi ihtimali de gündeme geldi.

Bütün olumsuzluklara rağmen İran birliklerinin gösterdiği direniş sayesinde Irak ordusunca düzenlenen karşı ataklar püskürtüldü ve ardından baharın ilk günleriyle birlikte Feth-ul Mobin adlı büyük Harekat başlamış oldu.Feth-ul Mobin harekatı bir önceki harekat Tarik-ul Kuds'e nazaran çok daha geniş ve kapsamlı bir mahiyete sahipti ve daha önemli hedefleri içinde barındırıyordu. Nihayet 8 günlük yoğun çatışmaların ardından Irak'ın İran'a dayattırdığı savaş yollarındaki en büyük zafer elde edilmiş oldu.

Bu büyük zaferden dolayı bütün ülke sevince bürünürken İslam inkılabı rehberi rahmetli İmam Humeyni bu tarihi hemaseyi zaferlerin zaferi yani Feth-ul Futuh olarak adlandırdı ve tarihi ifadelerinden birini daha dile getirerek;

Ben bu savaşçıların el ve kollarını öper ve bu öpüşle de iftihar ederim dediler.

Bu büyük zaferin ardından İran'ın çok stratejik bölgelerinin kurtarılması ve düşmanın geri püskürtülmesine bir adım daha yaklaşıldı. Bu önemli hedef Horramşehr'in kurtarılmasıydı ve bu sayede başta Irak olmak üzere tüm yandaşlarının hayalleri suya düşecek ve uluslar arası arenada İran'ın siyasi konumu eşitlenecekti.

Böylece Horramşehr'in kurtarılması amacıyla Feth-ul Mobin harekatından 40 gün sonra Beyt'ul Mukaddes operasyonu başladı ve 25 gün devam etti.

İslam inkılabı rehberi rahmetli İmam Humeyni'nin üstün dirayeti ve ordu komutanlarının seçkin kararlılıkları ve askerlerin büyük mücadelesi sonucunda İran tarihinin en parlak sayfalarından biri altın harflerle yazılarak İran'ın incisi Horramşehr düşman güçlerinin elinden geri alındı ve Irak ordusu ağır bir darbe daha aldı.

Elde edilen zaferin boyutları öylesine geniş ve büyüktü ki rahmetli imam şu açıklamada bulundular: Horramşehr'in fethi sıradan bir olay değildi, sıralar halinde 15 ila 20 bin düşman askerinin teslim olmaya gelmeleri normal bir gelişme değildi, bu doğaüstü bir olaydı

Horramşehr'in fethi çerçevesinde gerçekleştirilen 4 büyük harekat 9 aylık bir zaman biriminde tahakkuk buldu ve dönemin bütün siyasi ve askeri dengelerinin İran lehine değişmesine neden oldu.

Kerbela olarak adlandırılan seri operasyonları neticesinde pek çok amaç gerçekleşirken bunların arasından işgal altındaki toprakların geri alınması ve Irak ordusunun belinin kırılması gibi hedefler tam olarak gerçekleştirildi, zira İran'ın güneyinde Saddam'ın işgali altında bulunan araziler Irak'ın en önemli kozu niteliğini taşıyordu ki bu bölgelerin tamamı İran birlikleri tarafından geri alındı.

Feth-ul Mobin harekatı sırasında 34000 Irak askeri teslim alınırken sırf Beyt'ul Mukaddes harekatında 16000 düşman gücü de helak edildi. Bunlara ilaveten söz konusu iki harekatta 511 adet tank ve zırhlı araç, 38 savaş uçağı ve 80 adet uzun mevzili top sağlam olarak Baasçı düşmandan ganimet alındı.

Böylece Allah'ın iradesi ve İran halkının üstün direnişi karşısında savaşın birinci aşamasında düşman kuvvetleri diz çökmek durumunda kaldılar. Bu aşamada Irak'ın İran'a dayattığı savaş sona erebilirdi, ancak büyük şeytani güçler Irak ordusunu desteklemeye devam etme kararı aldılar ve bu yolla İran halkının hür iradesi sayesinde gerçekleşen İslam inkılabı ruhunu çökertmeye çalıştılar, bunun sonucunda dünyanın bütün şeytani güçlerinin İran'a karşı başlattıkları savaş ikinci aşamasına girerek Irak toprakları içerisinde devam etti.

 




  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)