• Nombre de visites :
  • 750
  • 10/12/2012
  • Date :

Velayet-i Fakih’in Delilleri (Üçüncü Bölüm)

velayet-i fakih’in delilleri (üçüncü bölüm)

Senet açısından da bu rivayet İshak bin Ya’kuba kadar yaklaşıp kesinlik arz etmektedir. Zira ravilerden bir gurup diğer bir guruptan onlar da merhum Kuleyni’den onlar da ishak bin Ya’kub’dan nakletmektedir. İshak b. Ya’kub’un şahsı hakkında rical kitaplarında hiç bir tevsik[12] yer almamıştır. Bazıları onu Merhum Kuleyni’nin kardeşi saymışlardır.[13] Ama bu doğru ve faydalı bir çaba değildir. Doğru olan şu ki İmam-ı Zaman (a.f) gaybet-i suğra döneminde var olan büyük baskı ve zor şartlar altında insanların gözünden gizlenmek zorunda kalmış ve insanlarla sadece özel naipleri vasıtasıyla irtibat kurmuştur. Dolayıyla imamın hayatının resmi senedi olan bu tevkiat, şüphesiz sadece itimat edilir insanlara verilmiştir. İmam (a.s) tarafından gönderilen bu mektuplar, bizzat o dönemde gönderdiği kimsenin güvenilir olduğuna delalet etmektedir.[14] Eğer, “İshak b. Yakub’un tevkiatı elde ettiği ve yalan iddiada bulunmadığı nereden bellidir?”‌ diye sorulacak olursa cevap olarak şöyle deriz: Kuleyni önceden ifade ettiğimiz bilgilere teveccühen onu mutlaka güvenilir bulmuştur. Aksi taktirde ondan bu şeyi nakletmezdi. Bu esas üzere bu rivayetin senedinde hiç bir şüpheye yer kalmamaktadır.[15] Bu rivayet hususunda önceki bazı fakihlerin sözlerinde de şahit olduğumuz en iyi istidlal metodu şudur: “İmam-i Zaman (a.s), şüphesiz onlar benim sizin üzerinizdeki hüccetimdir”‌ ve “ben de Allah’ın hüccetiyim”‌ cümleleriyle açık bir şekilde fakihlerden ibaret olan ve önceki rivayette tatbik sebebini izah ettiğimiz hadislerinin ravilerinin hüccet olduğunu ifade etmektedir ve onların hücciyeti, kendi hücciyetleri gibidir. Yani fakihler insanlar arasında İmam-ı Zaman’ın (a.f) naipleridir. Dolayısıyla bu tevkiatın ortaya çıktığı zamanı, yani gaybeti suğrayı göz önünde bulundurur, İmam-ı Zaman’ın (a.f) bu dönemde Şiileri gaybet-i kübraya hazırladığına teveccüh eder ve onun son vasiyet ve hükümleri beyan ettiğini göz önünde bulundurursak bu rivayetin gaybet dönemiyle ilgili olduğunu ve önceki fakihlerin de işaret ettiği gibi Şii fakihleri tüm işlerde, bu cümleden İslami toplumun yöneticiliği hususunda İmam’ın halifesi olarak tanıttığını açık bir şekilde görürüz.

Bazıları bu hadisi delil gösterme hususunda  münakaşa etmiş -ki bir çok fıkhı nasta da buna şahit olduk ve onlar bundan habersiz olup sadece Neraki’nin sözlerini bilmektedirler- ve bu hadise sarılmanın, hüccetin anlamını hakkıyla araştırmamanın ve lügat bilimde uzmanlık sahibi olmamanın neticesi olarak görmüşlerdir. Bu esas üzere hüccet kelimesinin kavramını, mantık, felsefe ve usul-i fıkıh ilminde araştırarak büyük bir şaşkınlığa düşmüşlerdir ve bu yoldan kurtuluşları da mümkün değildir.[16]

Bu rivayetteki hüccetten maksat diğer hususlarda olduğu gibi delil olarak kullanılabilen ve kendisiyle ihticac da bulunulan şey demektedir.[17] O halde İmam (a.s) Allah’ın hüccetidir. Zira eğer o bir şey söyler ve insanlar amel etmezse Allah onun söylediğini muhalefet edenlerin aleyhine bir hüccet kılar ve onlar bu muhalefetleri hususunda hiç bir özür ortaya süremezler. Aynı şekilde eğer onun sözüyle amel ederlerse neden böyle yaptıkları hususunda onun dediği üzere amel ettiklerini söylemeleri yeterlidir. Bu esas üzere fakih imamın hücceti ise, yani eğer bir şeyi emreder de –ister fetva ve hükmü istinbat babından olsun ve isterse de velayet ve hükmü inşa babından olsun- insanlar muhalefet gösterirse, İmam (a.s) fakihin bu emrine muhalefet edenlerin aleyhine hüccet ikame eder. Aynı şekilde fakihin emrine itaat edenler de amelini tevcih etme noktasında bunu delil gösterirler. Velhasıl fakihlerin önceki sözlerinde de defalarca gördüğümüz gibi rivayetin velayet-i fakihe ve Masum İmam’ın (a.s) niyabetine delaleti hususunda hiç bir şüphe yoktur.


[12] Ravinin güvenilir olduğunu beyan etmeye, rical ilminde tevsik denmektedir.

[13] es- Susteri Kamus’ur Rical, . 1, s. 786,

[14] Yazar bu konuyu, Tahrir’ul Mekal fi Küllyit-i İlm’ul Recal adlı kitabında genelliği olan güven yolarından biri saymıştır. (bak. Mehdi Hadevi Tahrani, Tahrir’ul Mekal fi Külliyat-i İlm’ur Rical, s. 109, 111)

[15] Bak. Seyyid Kazım Hairi, Velayet’ul-Emr fi Asr’il-Gaybet, s. 122-125

[16] Bak. Mehdi Hairi Yezdi, Hikmet ve Hükümet, s. 207-214

[17] İhticac, yani istidlal ve hüccet ikame etmek demektir.

Velayet-i Fakihin Delilleri(Birinci Bölüm)

Velayet-i Fakihin Delilleri(İkinci Bölüm)

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)