• Nombre de visites :
  • 2168
  • 19/9/2012
  • Date :

ŞERİAT İLE DİN ARASINDAKI FARK

şeriat ile din arasindaki fark

ŞERİAT  [5]

Şimdiye kadar yapılan açıklamalardan anlaşılıyor ki tefsirini sunduğumuz bu ayet, önceki ayetin içerdiği ve açıklamayı gerektiren anlamların açıklaması konumundadır. Buna göre, heva ve heves sahibi kimselerin Allah'ın indirdikleriyle hükmetmekten yüz çevirmelerinin nedeni, onların fasıklar ve yoldan çıkmış kimseler olmalarıdır. Yüce Allah yoldan çıkmalarına neden olan kimi günahlarından dolayı, onlara ceza vermeyi irade etmiştir. Görünen o ki bu ceza da onları saptırmaktır. Buna göre, "İnsanlar arasında Allah'ın indirdigiyle hükmet" ifadesi, "Sana da... bu kitabı gerçek üzere indirdik" ifadesinin kapsadığı kitap kelimesine atfedilmiştir.

Nitekim bazı tefsir bilginleri de bu yönde görüş belirtmişlerdir. Bu açıdan en uygun olanı, "kitab" sözcüğünün başındaki "elif-lam"ın oluşturulma anlamına işaret etme amacına yönelik olmasıdır. Bu açıdan şöyle bir anlam elde etmiş oluyoruz: "Sana da... onlara yazılan hükümleri ve aralarında Allah'ın indirdikleriyle hükmet, diye emrimizi indirdik."

"Onların, Allah'ın indirdiği şeylerin bir kısmından seni şaşırtmalarından sakın." Burada yüce Allah, ilâhî korumanın kapsamı içinde masum (hataya düşmekten korunmuş) olduğu halde, Peygamberini onların saptırma amaçlı girişimlerine uyma konusunda uyarıyor. Bunun nedeni şudur: Ilâhî korunmanın güçlülüğü, insanın seçme özgürlüğünü geçersiz kılmaz ve seçme özgürlüğüne dayalı olarak öngörülen yükümlülüklerin düşmesine neden olmaz. Dolayısıyla masumiyeti, bir tür bilgi nitelikli meleke şeklinde algılayabiliriz.

Bilindiği gibi bilgiler ve algılar, organların içinde bulunan etkin ve dinamik güçleri ve bu güçleri taşıyan organları bir şeyi yapma veya yapmama etkinliğine sahip olmaktan çıkarmaz. Örneğin, bir yemeğin zehir içerdiğine ilişkin kesin bilgi, insanı o yemeği yemekten alıkoyur. Fakat el, ağız, dil ve diş gibi yeme eyleminde kullanılan organlar, bu yeme ve beslenme eyleminde işlevlerini görmek durumundadırlar. Aynı zamanda iş görme imkânına sahip oldukları hâlde, hiçbir şey yapmayabilirler de. Dolayısıyla, böyle bir bilgi olduğu sürece iş görmeleri imkânsız gibi görünse de, bunların iş görüp görmemeleri isteğe bağlı bir olgu olarak belirginleşmektedir.

Daha önce, "Sana hiçbir zarar veremezler. Allah, sana kitap ve hikmeti indirdi ve bilmeyecegin şeyleri sana ögretti. Allah'ın sana lütfü, cidden büyüktür." (Nisâ, 113) ayetini incelerken bu mesele üzerinde bir parça durmuştuk.

"Eğer dönerlerse bil ki Allah, bazı günahları yüzünden onları felâkete uğratmak istiyordur." Bu ifade, daha önce de işaret edildiği gibi, saptırılmalarının fasık oluşlarının bir sonucu olduğunu vurgulamaya yöneliktir. Bu ifadeyle, bir açıdan tefsirini sunduğumuz ayetler grubunun başlangıç kısmına da bir göndermede bulunulmuş oluyor: "Ey Elçi,... küfürde yarışanlar seni üzmesin..." Burada Peygamberimize moral destekte bulunuluyor, gönlü hoş tutuluyor, kalbinde hüzne yer bırakmayacak şeyler öğretiliyor. Yüce Allah'ın peygamberini, kâfirlerin hak nitelikli çağrıya burun kıvırmaları, kendilerini dosdoğru yola iletecek olan ilkelere sırtlarını dönmeleri, onları kabul etmemeleri yüzünden üzülmekten menettiği birçok yerde bu tür ifadelerle karşılaşıyoruz.


ŞERİAT İLE MİLLET ARASINDAKİ FARK

Bir tek ümmet olma

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)