Saygı ve İhtiram-3
Kültür Aktarması
İbrahim b. Şuayb şöyle der:
“İmam Sadık (a.s)’a arz ettim: Babam çok yaşlanmış ve güçsüz olmuştur. Bir ihtiyacı olduğunda, onu sırtıma alarak taşıyorum.
Hazret buyurdu:
“Eğer onun işlerini üstlenebiliyorsan öyle yap; hatta elinle ağzına lokma bırak. Zira bu amel, yarın (kıyamet günü) sana cennet olacak (ya da, ateşe karşı senin için bir siper olacaktır).”[1]
Bir kültürü gelecek nesillere aktarma yollarından biri de; baba, anne ve öğretmenlerin davranışlarıdır. Çocuklar, büyüklerin davranışlarında neyi görürlerse onu örnek edinîrler. Büyüklere saygı, edebe riayet ve yaşlılara ihtiram, bizim amel ve davranışlarımızda görülürse, çocuklarımız da bu kültürü öğrenir ve bu sünnet ve edebe göre hareket ederler. Çocuklarından edep, marifet ve kadirşinaslığı bekleyen kimse; öncelikle kendisi bu tutumu anne, baba ve büyüklerine karşı göstermeli ki, küçükler de ondan öğrensinler.
Bu, tarihî bir sünnet, amel ve davranışlardan tesir ve etkilenmedir. Yani ne ekilirse o biçilir. Bir hadiste geçen: “Edep gibi miras yoktur” sözü, bu konuya da şamildir.
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur:
“Büyüklerinize saygı gösteriniz ki, küçükleriniz de size saygı göstersinler.”[2]
İmam Sadık (a.s) da şöyle buyurmuştur:
“Babalarınıza iyilik ediniz ki, çocuklarınız da size iyilik etsinler.”[3]
Bu aynen, insanın kendi davranışlarıyla çocukların gönül zeminine ve beden levhalarına ektiğini ziraattan elde ettiği mahsuldür.
Yaşlı çiftçi ne güzel söyledi çocuğuna;
Ey gözümün nuru! Ekilenden başka biçemezsin.
En önemli terbiye dersi, pratik olarak verilen derstir. Davranışlarımızdan dikkatle pratik dersleri alan en müsait öğrenciler çocuklardır. Eğer biz, büyüklere karşı ihtiram göstermezsek, çocuklardan ve gençlerden, yaşlılara ve bize karşı saygı ve ihtiram göstermelerini nasıl bekleyebiliriz? Bu karşılıklı ilişkilerin, davranışlarda etki yaratmasını görmezlikten gelemeyiz. Şöyle meşhur bir söz vardır: “Eğer İmamzade’nin ihtiramı, bakıcısı tarafından riayet edilmiyorsa, diğerlerinden ne beklenilebilir?”
Yaşlıların yeri, “huzur evleri” değil, evlerin sıcak ve sevgi dolu ocağı olmalıdır. Çünkü, onlarla ailenin lambası ışık verir, aile bireylerinin birlik, samimiyet ve muhabbetleri canlı kalır, onların düşüncelerinden istifade edilir. Velhasıl onlar, bir ömrün hasılatı, soğuk-sıcak birçok tecrübe yaşamış insanlardırlar. Onlar yaşamla ilgili alınan kararlarda iyi bir müşavir olabilirler.
Gencin aynada gördüğünü
Yaşlı onun ham kerpicinde görür.
[1] Bihar, c. 71, s. 56
[2] Gurer’ul-Hikem, H: 10069
[3] Bihar, c. 71, s. 65
Saygı ve İhtiram-2
Saygı ve İhtiram-1