• Nombre de visites :
  • 2817
  • 14/2/2017
  • Date :

Kibir...

kibir sahiplerine cehennem

 

Kibir sahiplerine cehennem yok mudur? 

Sözlükte “büyüklük” anlamına gelen kibir, tevazunun karşıtı olarak kişinin kendini üstün görmesi ve bu duygularıyla başkalarına karşı aşağılayıcı davranışlarda bulunmasına ve büyüklük taslamasına denir. Kur’ân ve Sünnet’te yerilen kibir, insanda bulunmaması gereken bir huydur.

 

Yüce Allah, Kur’ân-ı Kerim’de A’râf Suresi’nin 146. ayetinde şöyle buyuruyor: “Yeryüzünde haksız yere büyüklük taslayanları (kibirlenenleri) ayetlerimden uzak düşüreceğim.” Ayete biraz dikkat edilirse, kibir sahiplerini Allah kendisinden uzaklaştırıyor ve yeriyor.

 

Yine Zümer Suresi’nin 60. ayetinde, “Kibir sahiplerine cehennem yok mudur?” buyurarak kibirli insanın cehennem ehlinden olduğunu vurgulamıştır.

 

Kur’ân, bizlere kibirli kişilerden bazı örnekler sunuyor. Örneğin; İblis’in, Âdemoğlunun üstünlüğünü kabul etmediğini, bunun sonucunda da Allah’ın onu cezalandırdığını; Firavun’un, Hz. Musa’nın davetini kabul etmediğini, kendisini tanrı olarak tanıttığını, bunun sonucunda da Allah’ın onu suda boğarak cezalandırdığını veya Hud kavminin, kibirlerinden dolayı Hz. Hud’a boyun eğmediklerini, kendilerinden daha güçsüz olanları ezdikleri ve Allah’ın emrini kabul etmedikleri dolayısıyla şiddetli rüzgârlarla helâk olduklarını Kur’ân bize anlatıyor.

 Kibirlilik, bir kalp hastalığı ve bir kalp kirliliğidir. Cennet ise, temiz bir yerdir ve kirliliği kabullenmez. Manevî kire bulaşmış olanlar o temiz yere giremezler. Kibir de bir manevî kirlilik olduğu için o temiz yer olan cennete kibirliler giremez.

 Kibirli insanın Allah katında hiçbir zaman değeri yoktur. Büyüklenme sıfatı yalnız Allah’a aittir. Allah’ın dışındaki her şey küçüktür ve yok olmaya mahkûmdur. Bundan dolayıdır ki, Resulullah (s.a.a) kibirli insanın kıyametteki durumunu anlatırken şöyle buyuruyor: “Kibirli insan kıyamet gününde karınca şeklinde meşhur olup, insanların ayaklarının altında ezilecektir, çünkü onun Allah katında değeri yoktur.” 

 İnsanoğlu Neden Kibirlenir?

 Kibrin nedeni, insanın kendisini tanımamasıdır. İnsan kendisine “Sen kimsin?” sorusunu sorduktan sonra kendisinden gerçek cevapları alabiliyorsa, işte o insan kendisini tanımıştır. Kibirli insan bulunduğu konumu bilmiyor. Olması gereken yerde değil de kendisini çok yücelerde görüyor. Hâlbuki onun yeri orası değil. Örneğin; birisi kendisini halkın amiri, başı sanıyor ve ona göre de davranıyor, halktan saygı bekliyor, halkın sorunlarını kendisinin çözeceğine inanıyor vb. gibi birçok tuhaf davranış sergiliyor. Ama o kimdir? O, sıradan bir halktır. Ama nefsi ona kendisinin büyük ve önemli biri olduğuna inandırmış. Yani o insan konumunu kaybetmiştir.

 Tam burada yeri gelmişken Resulullah’tan (s.a.a) bir olay anlatayım:

 Bir gün Resulullah yolda giderken halkın, birinin başına toplandıklarını görür. Oradakilere, “Halk neden orada toplanmış?” diye sorar. Ashaptan biri, “Ya Resulullah, orada bir deli var, insanlar o delinin hareketlerine gülüyorlar.” dedi. Bunun üzerine Resulullah (s.a.a), “O bir hastadır; asıl deli, yol yürürken böbürlenerek omuzlarını sallayan (yani kibirlenen), günah işlediği hâlde Allah’tan cennet uman ve şerrinden korkulup iyilik umulmayandır.” Buyurdu

Kibir’in Dereceleri

 Kibrin üç derecesi vardır: Birinci derece: Şahsın kalbinde kibir vardır, yani kibir ağacı şahsın kalbine kök salmış, dallanıp budaklanmıştır. Bu şahıs içindeki kibrini dışarıya vurarak hareketleriyle büyüklüğünü belli eder ve başkalarından onun büyüklüğünü tasdik etmelerini ister. Kibrin bu derecesi, en kötü derecedir.

 İkinci derece: Kibir ağacı şahsın kalbine kök salmış fakat dallanıp budaklanmamıştır. Yani şahsın kalbinde kibir vardır ama onu dışarıya vurmaz. Sadece kalbinde saklar, halktan saygı bekler ama halk saygı göstermez ise, saygı göstermediler diye tepki vermez.

 Üçüncü derece: Kibir şahsın kalbinde vardır. Ama şahıs kibrinin yanı sıra mütevazılık da göstermeye çalışıyor. Bu yalan bir mütevazılıktır. Eğer şahısın mütevazılık göstermedeki amacı kibir denilen kötü hastalıktan kurtulmak ise, bu hareket iyidir ve gereklidir. Yok eğer şahıs kendi büyüklüğünü ispatlamak için mütevazılık yapıyorsa, yani görenler ona bu adam ne kadar alçakgönüllüdür desinler diye yapıyorsa, işte bu mütevazılık değil, riyadır.

 Kibir’in Alâmetleri (Belirtileri)

 Bir insanın, kibirli olup olmadığı birkaç yolla anlaşılır:

 a) Başkalarını küçük görür. Başkalarının yapmış olduğu işi beğenmez. İşlerin en iyisini kendisinin yapabileceğine inanır. Nazarında, başkaları yeteneksiz ve kabiliyetsizdir.

 b) Kendisini faziletli bilir. Kendisinin ettiği dualar kabul olur ama başkalarının ettiği dualar kabul olmaz. Allah’ın onun gibi bir şahsiyetin duasını geri çevirmeyeceğini sanır. Kendisi gibi hiç kimsenin fakirlere yardım etmediğini düşünür. Çünkü kendisi muhterem bir adamdır!!!

 c) Halkla aynı olmaktan hoşlanmaz. Normal halkın gittiği yere gitmekten rahatsız olur, bunun gittiği yer farklı olmalı. Halkla aynı yürümekten rahatsız olur, her zaman bir adım önde yürüyüp onlardan daha üstün olduğunu kanıtlamak ister. 

 d) Başkalarının ona hürmet etmesini, saygıda kusur göstermemesini bekler. Bir yere gittiği zaman onun ayağına kalkılmamışsa ve bundan dolayı da o bundan rahatsız oluyorsa veya herhangi bir ikramda ona önce ikram edilmemişse ve bundan dolayı rahatsız olmuşsa, onda kibir var demektir.

 e) Nasihatten hoşlanmaz. Çünkü her şeyin iyisini kendisi bilir.

 f) Yanlış yapmışsa da o yanlışın o şekil kabulünü bekler. Eleştiriden hoşlanmaz, o ne derse o şekil kabul edilsin ister.

 g) Aza tenezzül etmez. Eğer birileri bunu karşılayacaksa, karşılayanların kalabalık olmasını ister. Her zaman çokla muhatap olmak ister.

 Kibir’in Kısımları

 1- Allah’a Karşı Kibir: İslâmiyet’i kabul etmiş her toplumda ve bireyde Allah’a karşı kibir, yok denecek kadar azdır. Çünkü herkeste az çok bir Allah inancı vardır. Allah’a karşı kibir, Allah’ı kabullenmemedir. Tarihte bunun birçok örneği vardır. Örneğin Firavun kendisini “rab” diye tanıtıyor, halkı kendisine ibadete çağırıyor ve şöyle diyordu: “Ben sizin en büyük rabbiniz değil miyim?” Bundan dolayı da Hz. Musa’nın davetini kabul etmiyordu. Hz. İbrahim’in zamanında yaşayan Nemrut da Allah’ı kabul etmeyerek Hz. İbrahim’e savaş açmıştı.

 2- Peygambere Karşı Kibir: Bazen de insanlar peygamberlerin üstünlüğünü kendilerine yediremeyerek onların üstünlüğünü kabul etmezlerdi. Özellikle İslâm’ın ilk döneminde bu çok açık bir şekilde kendisini gösterdi. Ebu Cehil gibileri Peygamber’in (s.a.a) kendileri kadar varlıklı olmadığını öne sürerek, “Allah neden bizden daha fakir ve bizim gibi birini bizlere peygamber yapmış? Biz ondan daha üstünüz.” diyorlardı.

 3- İnsanlara Karşı Kibir: Zamanımız insanının en çok müptela olduğu, kibrin bu kısmıdır. İnsanlar kendilerini kaybederek başkalarını kendilerinden küçük görürler.

 Kibir’in İlâcı

 İnsan biraz düşünürse ne olduğunu, kim olduğunu anlar. Bizim evvelimiz ne idi? Murdar bir su, hem de o murdar su idrar yoluyla gelip idrar yolunda durmuş. Daha sonra dokuz ay annenin adet kanını içtik ve o da bize çok lezzetli geliyordu.

 Ya sonumuz? Küçük bir yer olan kabir evinde bedenimizi haşerelerin yiyeceği, kemiklerimizin toprağa karışacağı bir son. Bizim evvelimiz ve sonumuz bu iken ne diye başkalarını küçük görelim?

 İnsan bazen servetine, malına güvenerek başkalarını küçük görür. Ama bilmez mi ki bu malı, serveti veren Allah bir anda bunların hepsini elinden alır? Tarihte ve çevremizde az mı örneği var? Nice varlık sahipleri vardı ki bir gecede ekmeye muhtaç oldular! Nice ağalar, paşalar vardı da sonradan kendi hizmetçilerine muhtaç oldular!

 İlminin, zekânın üstünlüğüyle mi övünüyorsun? Hâlbuki nice bilginler, âlimler geldi geçti, sonradan ismini hatırlayamayacak duruma geldi, kafasının hafif bir çarpması ile senelerden beri zahmet çekip öğrendiği ilmini unutuverdi.

 Ey insanoğlu! Biraz düşün ve ne kadar aciz olduğunu anla. İnsan ol, bende ol, kul ol ve bende olmanın, O Yaratan’a itaat etmenin tadını al. Eğer kendin büyüksen, büyük olanı tanıyamazsın. Hiç olmazsa, zamanın imamından ar eyle. Ki o, her yerde, her zaman hazırdır; belki de yanımızdadır. Onun olduğu yerde boy göstermek Allah’a reva mıdır?

 Tevazu en güzel ilâçtır. Tevazu insana insanlık katandır. İnsan olup insanı sevmesini bil. Sevginin olduğu yerde insanı küçük görmeye ne hacet?!

Kibirlenmek, Şeytan’ın Âdemoğluna yaptığı iştir. İnsanoğlu tarihinde ilk kibirlenen İblis adındaki şeytandı. Bunu bil ki kibirlenmek, İblis’le aynı safta yer almak demektir.

 Kibirli insandan rahmet uzaktır. Nasıl ki tepenin üzeri her zaman çorak olur. Çünkü Allah’ın rahmeti olan yağmur yağdığı zaman tepede duramaz ve tepe Allah’ın rahmetinden fazla yararlanamaz, o rahmet akıp aşağıya gider. Ama alçak yerler hem kendine gelen yağmur rahmetini alır, hem de yüksek tepelerin alamadığı rahmeti alır. Kısacası, alçakgönüllülük her zaman kazandırır.

 İlahiyatçı Kasım ERDEM

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)