• Nombre de visites :
  • 1760
  • 14/7/2009
  • Date :

Kimya-yı Saadet (11)

şükür

  Şükrün ilmi, sana ulaşan her şeyin Yüce Allah'tan olduğunu, onda kimsenin ortaklığı olmadığını kesin olarak bilmektir. Sebepler arasında başka biri veya başka bir şey görüldüğü sürece şükür tamam olmaz. Zira padişahtan aldığın bir bağışta, vezirin yardım ve aracılığını görürsen, bütün teşekkürünü padişaha karşı olmaz. Belki bir kısmı vezir için olur. Bunun gibi nimeti yağmurdan, yağmuru da buluttun bilirsen, denizde kurtuluşu rüzgarın uygun esmesine bağlarsan, şükür tam olmaz. Ama bütün bunları Yüce Allah'ın kudretine bağlı bilirsen şükre noksanlık gelmez. Bir insandan gelen nimeti de aslında gönderen Allah'tır. Ve Allah verdiğin şeyin karşılığında bir gaye gütmez. Bütün insanların, Padişahının Allah olduğu bir hazine müdürü durumunda oldukları ve padişahın emirlerine karşı gelme gücünü taşıyamadıkları düşünülürse ve inanılırsa şükredilebilir. Belki bunu bilmek şükrün ta kendisidir.

Yüce Allah'ın verdiği nimeti, O'nun rızasına uygun yerde harcamak şükür, sevmediği yerde kullanmak ise nimete küfürdür. Allah'ın rızasına uygun olan ve olmayan her şeyi bilmek ancak şeriatı bilmekle mümkün olur. Her nimet, Allah'ın sevdiği yerlerde harcanmalıdır.

  Mesela göz iki şey için yaratılmıştır. Biri insanın bu dünyada kendi işler için gezip dolaşması. Diğeri de Yüce Allah'ın acaip işlerine bakıp büyüklüğü ve gücünü anlaması için, onunla acaip işlere bakmaz da, namahreme bakarsa, göz nimetinde küfür etmiş olur.

  Yüce Allah eli, işlerini görmek, yemek yemek, onunla yıkanıp temizlenmek ve bunlara benzer işler için yaratmıştır. Onunla günah işleyince nimete küfür olur. Boş yere bir ağacın dalını kırmak veya gereksiz yere bir çiçeği koparmak el ve ağaç nimetini bozmak demektir. İhtiyaç için olunca nimete küfür değildir. Ancak başkasına ait ağacın dalını kırmak, ihtiyaç için olsa bile yine nimete küfürdür.

KORKU ve RECA(Ümit)

korku

Din yolunda ilerleyenler için korku ve ümit iki kanat gibidir: Bütün beğenilen makamlara bunlarla ulaşılır. Zira Yüce Allah'a kavuşmayı engelleyen geçitler çok yüksektir. Gerçek bir ümit ve Yüce Allah'ı görmekten lezzet alan bir göz olmadıkça bu geçitler aşılmaz. İnsana cehennem yoluna sürükleyici şehvet ve arzular galiptir. Çok aldatıcı olan bu arzular onu sürükleyip götürmektedir. Tuzağı da çok kuvvetlidir; düşeni yakalar ve kolay kolay bırakmaz. İnsanı bundan sakındıran şey ise kalbe korkunun hakim olmasıdır. Onun için korku ve ümidin fazileti büyüktür. Ümit, kulu Allah tarafına çeken bir yular, korku da sür'ati sağlayan bir kamçı gibidir.

Peygamberimiz(s.a.v) buyurdu ki, Allahü Teala buyurur ki,

“Ben kulumun zannetiği gibiyim. Onlara de ki istekleri gibi zannetsinler.”

Yine buyurdu ki, “Kul günah işleyip de istiğfar edince Allah(c.c.) der ki, ey benim meleklerim, bakın benim kulum günah işlemiştir. Fakat havf ile reca arasındadır. Ve günahı ile onu muahaze edecek veya günahını bağışlayacak bir mevlası olduğunu bilir. Sizler şahit olun, onu bağışladım. Yine buyurdu ki, Allah(c.c.) der ki, Eğer kulum gök dolusu günah işlese de bana istiğfar edip af umarsa onu bağışlarım ve eğer kulumun yer dolusu günahı olsa benim de yer dolusu rahmetim vardır.


Kimya-yı Saadet (10)

Kimya-yı Saadet (9)

 

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)