• Nombre de visites :
  • 1889
  • 27/4/2009
  • Date :

Risalet Zaruridir  (3)

risalet

  İsa Polat 

  Şimdi maksadı büyük olanın mucidi ile bir ilişkisi vardır. Mucidinin de o manada bir büyük hedefinin olması gerekiyor. Hedef ve maksat arasında bir mutabıklık olması gerekiyor. Biz hayvandan üstünüz, biz nebatattan üstünüz. Biz dağlardan üstünüz. Biz güneşten üstünüz. Güneşin vazifesi, maksadı belliydi. Bizi ısıtıyordu. Dağların vazifesi belliydi. Yeryüzü bizi sarsmasın diye balans ayarı olarak yerleştirilmişti. Hayvanlar bize hizmet etmekteydiler. Etlerinden yararlanıyoruz, yünlerinden yararlanıyoruz. Binek olarak kullanıyoruz. Bütün bunların üstünde biz varız. Bizim altımızdaki her şeyin bize dönük bir maksadı var. Peki, biz niye varız? Bizim maksadımız ne? Bizim varoluş maksadımız ne?

Bu açıdan İmam Musa Kazım (as) ‘Allah, kendisiyle kulu arasında, iki elçi kıldı’ diye buyurur. Bu elçilerden biri, ‘umumi elçilik’ dediği her insanda var olan ‘akıl’ elçisidir. Ki insan, her akıllı insan o akıl sayesinde nereden geldiğini niye geldiğini idrak edebilir, bulabilir.

  Yani her insan, herhangi bir şeyin kendi kendisine var olmasının imkansız olduğunu ve dolayısıyla mutlaka ilmi muhit, hikmeti muhit, kudreti muhit bir yaratıcının var olduğunu ve onun tek olmasının zaruretini, ezeli ve ebedi olmasının zaruretini bulabilir.

risalet

  Kişi akıl sahibi ise evrende karanlık kuyuda kalmaktan kurtulmanın birinci adımını atmış olur. Karanlık kuyuda kalmaz. Eğer akıl varsa mutlaka bir var edicinin olduğunun, mutlaka bir düzenleyicinin olduğunun, her şeyin bir hesap çerçevesinde devam ettiğinin idrakine varır ve rahat eder. Eğer fezadan fırlatılmış, nereye gideceği nerede konaklayacağı belli olmayan bir mahluk durumunda kendimizi hissetse idik gerçekten yaşamak istemeyebilirdik. Mutlu olamazdık. Birinci elçi sayesinde biz bu zindandan kurtuluyoruz.

  İkinci nokta, bunu bulan insan kendi fıtratında var olan teşekkür etme içgüdüsü ile -yani kendisine bir ihsanda bulunan kendisine bir iyilikte bulunan birisine teşekkür etme fıtratı ile- aklı sayesinde bulmuş olduğu Kadir-i Mutlak’a teşekkür etmek ister; ama nasıl teşekkür edeceğini bilmez. Aklın gücü oradan öteye yetmiyor. Dolayısıyla Allah-u Teala bu sefer kullarının bu ihtiyacını gidermek üzere kulların içinden seçtiği kendisinin vahyine muhatap olacak afaki ve enfüsi derinliğe sahip olan, batıni ve zahiri derinliğe sahip olan birilerini seçiyor ki ona da hususi elçi diyoruz. Peygamberler diyoruz. İlki Hz.Adem (as), sonuncusu bizim peygamberimiz olan Hz. Muhammed Mustafa’dır. Allahümme salli ala Muhammed ve al-i Muhammet ‘ sayıları 124.000 diye geçer rivayetlerde.

İlk insanın ‘Hz.Adem ‘ ilk peygamber olması tesadüfi bir şey değildir. Allah bunu bir ölçü çerçevesinde yapmıştır.

 Biz burada anlıyoruz ki, yeryüzüne ayak basan ilk insan elçi olmakla beraber Allah bize şu mesajı gönderdi, ‘siz aklınızla idrak ettikten sonra sizde bana karşı teşekkür ihtiyacı doğacak; bu yüzden ben karanlıkta kalmayasınız diye ilk insanı ilk elçi olarak seçtim.’ Allahu veliyyü’lleziyne amenu yuhricuru’m mine’z zulumatu ilennur. ‘Allah inananların velisidir, dostudur. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır.’


Risalet Zaruridir (2)

Risalet Zaruridir (1)

NÜBÜVVET

ALLAH'IN PEYGAMBERLER İ GÖNDERMESİ

 

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)