• Nombre de visites :
  • 1780
  • 22/4/2009
  • Date :

Hicret ve Hizmet Aşkı (2)

hicret

  Her mümin sahip olduğu ilim, amel, yakîn, teslimiyet, marifet, muhabbet, ibadet, hizmet, edep ve takva ölçüsünde Allah katında sevilir, O’na yakınlık kazanır, ilâhi huzurda kabul görür. Maddi rızklar gibi manevi rızklar da farklıdır. Allah-u Teala dilediği kullarına bol ikram ve ihsanlarda bulunur. Bir kuluna vermediğini, diğerine verir. Bu ilâhi tercihi şu ayetlerden anlıyoruz:

“Baksana, biz insanların bir kısmını diğerine nasıl üstün kılmışızdır! Elbette ki ahiret, derece ve üstünlük bakımından daha hayırlıdır.” (İsra, 20)

“Herkes için yapmış olduğu amellerden dolayı farklı dereceler vardır.” (Ahkâf, 19)

  Seyr-u süluktan maksat, nefsin yaratılıştan gelen kötü / şeytani sıfatlardan uzaklaşıp, Allah’ın razı olduğu iyi / Rahmani sıfatlara bürünmesidir. İnsanın kötü yanını da iyiye çevirip, bir bütün, olgun insan olmasını sağlamaktır.

Bugün, bu manevi yolculuğun sonlarına varmak iyiden iyiye zorlaşmışsa da, mü’mine yakışan, en azından asgari bir seviyeye ulaşabilmek olmalıdır.

  Nefsinin kötü hastalıklarını bilip tanımadan, onlara feraset, akıl ve ilmin yardımıyla göz kulak olmadan, başkalarına örnek olmaya kalkmak, kâr yerine zarar getirir. Hele hizmet ve tebliğ erbabının, kalbin üzerindeki kalın zulmani perdeleri ortadan kaldırmadan, zikir nuruyla dopdolu olmadan işe girişmesi, hizmeti değil, olsa olsa ‘hezimet’i netice verir.

“Ameller niyetlere göre”

  Mü'minlerin emiri Ömer İbni Hattâb (radıyallahu anh), Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)i şöyle buyururken dinledim, diyor:

"Yapılan işler niyetlere göre değerlenir. Herkes yaptığı işin karşılığını niyetine göre alır. Kimin niyeti Allah'a ve Resûlü'ne varmak, onlara hicret etmekse, eline geçecek sevap da Allah'a ve Resûlü'ne hicret sevabıdır.

 Kim de elde edeceği bir dünyalığa veya evleneceği bir kadına kavuşmak için yola çıkmışsa, onun hicreti de hicret ettiği şeye göre değerlenir. " (Buhârî, Bed'ü'l-vahy 1, Îmân 41; Müslim, İmâret 155. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Talâk 11; Tirmizî, Fezâilü'l-cihâd 16.)

  Hadiste sözü edilen hicretten maksat, kafirlerin elinde bulunan vatanı bırakıp İslam yurduna göçmek demektir. Hz. Peygamber ile ashabı, Mekke'den Medine'ye bu maksatla göçmüşlerdir. Resul-i Ekrem (sallallahu aleyhi vesellem)in ifade buyurduğu mana şudur:

  Bir adam hicret ederken dünyevî bir çıkar düşünmemiş, sadece Allah'ın rızasını kazanmayı ve Resulullah'ı hoşnut etmeyi hedef almışsa, hicreti makbul olmuştur; Allah ve Resulü'ne hicret etme sevabını elde etmiştir. Kim de hicret ediyor görünse bile, aslında bir dünyalık elde etme arzusuyla yola çıkmışsa, onun hicreti makbul sayılmaz ve hiçbir sevap kazanamaz.

hizmet

  Bu gerçeği Allah Teala şöyle belirtmiştir: "Kim ahiret kazancını istiyorsa, onun kazancını çoğaltırız. Dünya kazancını isteyene de dünyalık veririz; ama onun ahirette bir nasibi olmaz". (Şura süresi/42, 20)

Şimdi muhasebe ve hizmet zamanı

  Allah için birkaç saatliğine de olsa evini terk edemeyenler, nasıl yerini-yurdunu terk edecek’ Veya nasıl manevi anlamda, nefsinin arzularını terk edip Allah’ın emir ve yasaklarına hicret edecek’!..

  Oysa, en yalın ifadesiyle hicret; Allah için bir şeyi terk edip yine Allah için olana ulaşmaktır. Ulaşamasa da o uğurda didinmek, uğraşların en yücesi değil midir’ Rabbimizden bizden istediği, her zaman başarılı olmamız değil, sadece cüzi irademizi, tercihimizi hayır yoluna kullanmak ve O’nun izin verdiği, yardım ettiği ölçüde başarılı olmaya çalışmaktır.

  Hicret de böyle… Bütün amellerde olduğu gibi hicrete giden yol da kalplerdeki niyetle başlıyor. Önce sağlam bir iman, sonra inancını hayata taşımak, keyfinin ve çevrenin arzu ve isteklerini terk edip Allah’ın emrettiklerini yapmaya çalışmak.

Allah’ın yardımı niyete göredir

  Abdullah İbni Ömer'in alim ve zahid oğlu, Medine'nin yedi fakihinden biri olan Salim, halife Ömer İbni Abdülaziz'e yazdığı mektupta şöyle demiştir:

"Şunu iyi bil ki, Allah Teala'nın kuluna yardımı, kulun niyeti kadardır. Kimin niyeti tam olursa, Allah'ın ona yardımı da tam olur. Niyeti ne kadar azalırsa, Allah'ın yardımı da o kadar azalır."

  Yapılan bir ibadet ve herkesin takdirini kazanan bir hizmet, görünüş bakımından kusursuz olabilir; ancak o ibadet ve güzel hizmetin samimi bir niyetle ve sadece Allah'ın rızasını kazanmak maksadıyla yapılması şarttır.

İnsanların takdir ve teveccühünü kazanmak veya hem Allah rızasını hem de insanların takdirini kazanmak düşüncesiyle yapılan ibadet ve hizmetlerin Allah katında hiçbir kıymeti yoktur. Yapılan işleri Allah katında değerli kılan, bizim ihlas ve samimiyetimiz, yani o işleri sadece Allah rızası için yapmış olmamızdır.

  Mesela insanlar beni görsün ve takdir etsin diye namaz kılmak, zekat vermek (gizli) şirk derecesinde büyük bir günahtır. Fakat gösterişi aklından geçirmeyen bir mü'minin, başkalarını o ibadeti yapmaya teşvik etmek niyetiyle, herkesin göreceği bir yerde namaz kılıp zekat vermesi faziletli bir davranıştır. Böyle bir mü'min hem görevini yapmış hem de iyi niyetinden dolayı ayrıca sevap kazanmış olur.


Hicret ve Hizmet Aşkı (1)

Hicret: Devrimci Yürüyüş ve Yüceliş

Hayat Hicret'tir

 

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)