• Nombre de visites :
  • 389
  • 24/10/2007
  • Date :

İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamanei: Düşmanlar Bölgede İhtilaf Çıkarmaya Çalışıyorlar.

İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamanei: Düşmanlar Bölgede İhtilaf Çıkarmaya Çalışıyorlar

 

İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamanei: Düşmanlar Bölgede İhtilaf Çıkarmaya Çalışıyorlar.

İslam inkılabı rehberi Ayetullah Hamanei geçtiğimiz gün İslam  cumhuriyeti nizamının devlet erkanı başkanları ve yetkililerini kabul ederek İran ve bölge meseleleriyle ilgili önemli açıklamalarda bulundu. İslam İnkılabı Rehberinin söz konusu konuşmasının geniş tercümesini aşağıda siz değerli okuyucularımız için hazırladık.

****

Allah’ın İran milletine verdiği sonsuz nimet ve lütuflarından dolayı şükrediyoruz ve Ramazan ayının bereketiyle daha fazla nimetlerin yağmasını rabbimizden diliyoruz.

Büyük İran milletinin yöneticileri olan siz aziz bacı ve kardeşler, Allah bizlere ağır mesuliyetleri yüklemiş bulunuyor. Bizler bu ilahi ahitlere bağlı kalmalıyız. Çünkü Allah’ın yardımı olmadan hiçbir millet ve hiçbir kimse izzet ve saadete ulaşamaz. Eğer Allah’ın rahmetine maruz kalmak istersek mutlaka, Allah‘a ve daha sonra halka olan ahitlerimizi yerine getirmeliyiz. Çünkü bu ruh haletiyle daha kararlı ve güçlü bir şekilde hareket edebiliriz ve de ilahi rahmetten daha bir faydalanabiliriz.

 Ramazan ayı, takvalı olmak için en iyi fırsatı ve şartları sağlıyor. Aslında Allah bu amaçla Ramazan ayında oruç tutmak ve imsak’i farz kılmıştır.

Allah oruç ile ramazan ayını diğer aylara üstün ve daha faziletli  kılmıştır. Ramazan ayının en büyük özelliklerinden biride, Kuranı Kerim'in bu ayda indirmesi, diğeri ise kadir gecelerini faziletli ve kader belirleyici kılmasıdır. Nitekim Nebiyi Ekrem (s.a.a) ramazan ayı eşiğinde halka hitaben buyuruyor ki; “Ey Halk! siz neyi karşılamaya gittiğinizi ve neyin sizi karşılamaya geldiğini biliyor musunuz?.”

İşte bu sözler, ramazan ayının hakikatini , yani oruç’un yüksek fazileti ve bereketlerini gösteriyor.

Emir'ul Müminin İmam Ali (a.s) de oruç konusunda şöyle buyuruyor:

“Oruç, beden oruç’u (Sawmul Cesed) ve can oruç’undan ibarettir. Beden oruç’u, kendi iradesi üzerine cezadan kurtulmak, 'tövbe'ye ulaşmak  ve ecir ile mükafat elde etmek amacıyla tutulan oruçtur.

Can oruç’u ( Sawmul Nefs) ise, beş duyu organını bütün günahlardan arındırıp uzak tutmaktır.” Khullul kelb min cemii esbabişşer” yani kalbi şer’in bütün neden ve etkenlerinden temizleyin sözü yerine getirilmesi çok zor bir çalışmayı gerektirir. İşte bu ilahi emirin asıl muhatapları yöneticilerdir. Kalp de  yuvalanan şerler nelerdir?. Haset ve kıskançlık, dünya hırsı, mal ve mülke düşkünlük, sultacılık ve iktidar aşkı, başkalarına kötülük yapma ve ard niyetli davranma, kibirli olma ve böbürlenme, kötü kalpli olma ve su-i zan da bulunma, heva ve hevese düşkün olma, şehvete esir olma, büyüklük taslama, riyakarlık, aşırılık, başkalarını küçük görme ve aşağılama, halkı tahkir etme gibi meselelerdir. İşte dünyada şirretliklerin kaynakları bunlardır. Bu şirretlikler yavaş yavaş insanın özüne sızıp, tarihi ve insani büyük facialara sebep olur. Ramazan ayı bizleri bu şirretliklerden arındırma ve kurtarma ayıdır. İran’daki İslam cumhuriyeti nizamı, tarih boyunca peygamberlerin ilettikleri mesajları canlandırmaya çalışan ve bütün  peygamberlerin saadet ve adaleti inşa mesajını tağutların mesaj ve uygulamalarına karşı mücadele biçimi olarak bütün insanlara ulaştırmaya özen gösteren bir nizamdır. Bu yüzden günümüzdeki egemen tağutlar, bu İslami nizama karşı saldırıya geçip bastırmaya çalışıyorlar. İman etme kendine güvenme, öz bilince sahip olma ve direnme, zaferin sırrıdır. Nitekim Allah Kuran’ı Kerim'in Bakara suresi 285. ayetinde şöyle buyuruyor:

“Peygamber de kendisine Rabbinden indirilene inanmıştır, inananlar da. Hepsi de Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine inanmıştır. Peygamberlerinden hiçbirini öbüründen ayırmayız, duyduk demişlerdir ve itaat ettik, Rabbimiz, yarlıganma dileriz senden, varacağımız yer, tapındır senin.”

Evet eğer müminlerin hepsi el ele verip hareket eder ve direnirlerse, Allah’da onları zafere kavuşturur. Eğer İran yetkilileri bu yükümlülüklerini yerine getirmezlerse, büyük bir günah işlemiş olurlar. Mesela kamu mallarını ele geçirmek ve “Beytul-Malı” zimmetine geçirmek veya yağmalanmasına izin vermek biz yöneticilerin en büyük günahı sayılır. Biz yöneticilerin işleyeceği diğer bir günah, ülkenin ileriye dönük genel hareketini yavaşlatmak için halkı ümitsizliğe kaptırmak, aydınlık geleceği karanlık göstermektir. Ülkenin ilerlemesi ve gelişmesini yavaşlatan bir girişimde, ihtilaflar çıkarıp körüklemektir. Biz yöneticiler ve yetkililerin böyle bir günah işlemesi affedilemez günahlardan sayılıyor. Ekonomik fesat, ister ekonomik fesada bulaşmak, yolsuzluk ve usulsüzlük yapmak  yada bunlara göz yummak büyük günah sayılıyor. Çünkü bu işlemler toplumsal hareketi ve yükselişi engelleyen ve yavaşlatan işlerdir. Ekonomik fesat, gelişme sürecini yavaşlattığı gibi, kamu mallarını heba eder ve halkı ümitsizliğe sevkeder.

Ben herkesi takvaya çağırıyorum. 'Takva'nın anlamı,  kendi kendini heva ve heveslerden, kötülüklerden arındırıp, korumaktır.  Bazen insan başkalarının hatasını ve kötülüklerini görür, fakat kendi hata ve yanlışlıklarımızı göz ardı ederiz. Bu yüzden kendi hatamızı görüp itiraf etmek ve düzeltmeye çalışmak çok zor bir iştir. Fakat bunu becermeliyiz. Çünkü aksi takdirde Allah Teâla kıyamet gününde ve ilahi adalet mahkemesinde bizleri en şiddetli azapla cezalandırır.

Yasama ,yargı, yürütme erki ve yetkilileriyle bütün halk kesimleri ve siyasi - toplumsal gruplar tefrika ve ihtilaflardan sakınmalıdırlar. Düşmanlar, İslam İnkılabı'nın zaferinden beri halk ve yetkililer arasında ihtilaflar çıkarmaya çalıştılar. Fakat bilinçli, inançlı halk ve yetkililerin birlik ve dayanışması ve de direnişiyle karşılaştılar. Günümüzdeki bu birlik ve kardeşlik ruhu her zamankinden daha güçlüdür. Ancak herkese tasviyem şudur ki; düşman uyanık davranıp bizleri birbirine düşürmeye çalışıyor. Beğeni, görüş  ayrılığı ve düşünce farklığı her zaman söz konusudur ve hiçbir sorun da yaratamaz ve de doğal karşılanır. Fakat tehlikeli olan mesele, bu görüş ve tutum ve beğeni farklılığın çekişme, çatışma ve fitne çıkarma ve de başkalarına komplo kurmaya dönüşmesidir. Siyasi ve ekonomik meselelerde farklı yaklaşım ve değerlendirmeler ve programlar teklif etme çabaları doğal çalışmalar sayılır. Fakat karalama kampanyaları başlatmak  ve sürdürmek kabul edilemez girişimlerdir. Herkes birkaç konuda fikir ayrılığı yaşayabilir. Fakat temel ve ortak meselelerde birlik ve bütünlüğünü koruyup kollamalıdır. Çünkü düşmanların fitne ve saldırıları karşısında birlikte direnmek farzdır. Nitekim günümüze kadar benzer bir süreç devam etmiştir. Hükümet, yargı güçü, yasama güçünün yaptıkları mantıklı ve insaf üzerine eleştirilebilir, fakat bu süreç karalama kampanyasına ve bu güçlerin yetersiz kaldıklarını propaganda etmeye dönüşmemelidir.

İslam İnkılabı'nın strateji ve politikalarını belirleyen İmam Humeyni’nin tutum ve davranışlarında körü körüne hareket etme söz konusu olamaz. Nitekim dirayetli ve tedbirli davranma, açık ve yiğit olma İslam Cumhuriyet nizamının ana özelliklerinden biridir. İran’daki İslami nizam, daima Allah’ın yardımıyla kararlı ve mümin bir milletin yüksek güçüne dayalı olarak hareket edip zaman ve mekan şartlarına uygun çeşitli taktik ve yöntemler kullanmış bulunuyor. İran’ın nükleer programı da apaçık bir strateji ve plan üzerine devam etmektedir. Bu konuda İran milletinin temel hakkı ( barışçı nükleer enerjiyi geliştirip kullanma hakkı) sağlanıp korunuyor ve hiçbir taviz vermeden açık, barışçı ve insani amaçlı nükleer programımız devam ediyor.

İslam inkılabı rehberi Ayetullah Hamanei ayrıca İran’da yapılacak rehberi seçme ve denetlemekten sorumlu “Hubregan- bilgeler” meclisi seçimler ile İslami köy ve kent Şuraları seçimlerine değinerek şunları belirtti;

Halkın oy hakkı ve attıkları oyların güvenliği tam olarak sağlanmalıdır. Seçimler öncesi süreç ve seçimler sonrası süreç sağlam temellere oturtulmalı, birbirini karalama ve seçim havasını bozma girişimlerinden sakınılmalıdır. Adaylar mantıklı bir şekilde programlarını anlatıp savunmalıdırlar. Çünkü seçimlere yüksek katılımı sağlamak büyük bir önem taşımaktadır. Bütün devlet erkanı, özellikle silahlı kuvvetler seçimlere müdahale yapmaktan sakınmalıdırlar. Elbette günümüze kadar yapılan seçimlerde, silahlı kuvvetlerin hiçbir müdahalesi olmamıştır. Devlet erkanı halkın bizzat adayları seçmesine ve seçim propagandası yapmasına izin vermelidirler. Devlet adamları ve yetkililer seçim sonuçlarını etkileyip yönlendirmekten kesinlikle kaçınmalıdırlar.

Uluslararası gelişmelere gelince;

Lübnan’a yapılan saldırılar, Filistin sorunu ve Irak gelişmeleri, Amerika’nın bölgesel politikalarının yenilgiye uğradığını gösteriyor. Irak işgal sürecinin başladığı günden beri Amerika’nın ardı ardına yenilgilerine tanık olduk. Filistin’de Hamas’ın seçimleri kazanıp hükümet kurması, Lübnanlı mümin ve yiğit gençlerin yarattığı hamasetler, Amerika’nın bölgesel politikalarının yenilgisi anlamındadır. Elbette Amerika bu yenilgilerini telafi etmek için  bazı girişimler başlatmıştır. Nitekim Amerika bu canlılık, hareket ve hamselerin ana merkezi olan İran İslam Cumhuriyeti'ni yalnızlığa itmeğe çalışıyor. Elbette bu karanlık emelini henüz gerçekleştirememiştir. Fakat hem İran hem komşu ülkelerle bölge ülkeleri ve bölge aydınları ve de politikacıları uyanık davranmalıdırlar. Nitekim (Amerika ve işbirlikçileri) Ehli Sünnet camiasını korkutmak için “Şii Hilal’i tehlikesi”nden söz ettiler. Amerika  ve medya gruplarının söz ettikleri “İran bölge ötesi bir güce dönüşüyor” veya “İran büyük bir güce dönüştü”  gibi iddiaları, aslında insaflıca bir gerçeği yansıtmak yerine; ard niyetli bir şekilde Fars körfezi ve Arap ülkeleriyle komşu ülkeleri İran’dan korkutup uzaklaştırmaya yönelik iddialardır. Yani Amerika ve yandaşları, “uyanık olun İran geliyor”  kampanyasını sürdürmektedirler. Fakat gerçek şu ki; İran’da İslam İnkılabı güneşi doğduğu andan itibaren İran büyük bir güçe dönüştü. İran’ın bu güçü daha da artacaktır. Fakat güçlü bir İran, hiçbir ülke ve devlete düşmanlık besleyecek bir devlet olmadı ve olmayacaktır. Çünkü İran, hak ve adalet taraftarıdır. Uluslararası  alana egemen zulüm, saldırı, işgal ve taşkınlıklardan nefret etmektedir. Nitekim İran bu tür zulüm ve sultacılıklara karşı mücadele etmektedir. İran İslam Cumhuriyeti, İslam dini ilkelerine bağlı kaldığı ve halkın sonsuz desteğini kazandığı için güçlü bir devlete dönüşmüştür. Her hangi bir devlet ve hükümet halkın güçüne inanır ve güvenirse muktedir olabilecektir. Güçlü ve büyük İran devleti hiçbir milleti ve komşu ülkeleri ve bölge ülkelerini tehdit etmemektedir. Yüce Allah’tan dileğimiz, İran devletinin İslam diniyle daha bir bütünleşmesini sağlaması, hükümetle milletimiz arasındaki irtibat ve dayanışmayı daha da sağlamlaştırmasıdır.

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)