• Nombre de visites :
  • 962
  • 24/10/2007
  • Date :

"Önemsiz insanlar" ve BM"ye güven

gül

      Bosna"da, katliamlara göz yuman Hollandalı komutan ve askerlere "şeref madalyası" verilmesinin ardından, çeşitli Afrika ülkelerindeki BM askerlerinin eylemleri, kuruluşun güvenilirliğini sarsıyor.

      Bugünlerde, BM"nin üstünden şüphe bulutları eksik olmuyor. Bosna Savaşı sırasında, Sırpların katliamlarına göz yuman zamanın Hollandalı komutan ve askerlerine, hükümetleri tarafından "şeref madalyası" verilmesinin ardından; son günlerde çeşitli Afrika ülkelerinde, BM askerlerinin görev yaptıkları yerlerde çocuk, genç kız ve kadınlara uyguladıkları cinsel şiddet, BM"nin güvenilirliğini sarsıyor. Aslında, bu güvenilirlik sorunu ilk değil.

      1994 yılında, Ruanda"daki kabile savaşlarını engellemek için, Kofi Annan"ın hazırladığı plan, ülkede seçim ortamı yaratıp, demokratik yollarla bir siyasal iktidar kurulmasını hedeflemişti. Bu ortam sağlanana kadar, BM"ye bağlı Barış Gücü askerleri ülkede kalacak ve demokratik yönetim oluştuğunda buradan ayrılacaktı. Fakat, Ruanda"daki en büyük iki kabilenin (Hutu ve Tutsi) liderleri, bir barış görüşmesinin dönüşünde içinde bulundukları uçağın, BM tarafından "güvenli" ilan edilen bir bölgeden ateşlenen füzeyle düşürülmesi sonucu hayatlarını kaybetmiş; hemen ardından başlayan iç savaşta ölen 1 milyon Ruandalı için, oradaki Barış Gücü komutanı Tuğgeneral Romeo Dallaire, Ruandalıların hiçbir önemi yoktu açıklamasını yapmakta hiçbir sakınca görmemiştir.

     Buna benzer bir "güvenli bölge" olayı, sözü geçen Bosna Savaşı"nda, Srebrenica"da da yaşanmıştır. Savaşın en kanlı günlerinde Srebrenica, BM tarafından "güvenli bölge" ilan edilmiş, bu yüzden savaşta yaralanan, evsiz kalan ve yakınlarını kaybeden pek çok Boşnak buraya yerleştirilmiştir. Ancak BM içindeki bazı birlikler (özellikle Hollanda birlikleri), Sırpların bu "güvenli bölgedeki" katliamına engel olmamış; kimi zaman göz yumarak pasif biçimde kimi zaman da Sırplarla işbirliği yaparak aktif şekilde cinayete ortak olmuştur.

     Şimdilerde ise çeşitli Afrika ülkelerindeki BM birliklerine bağlı askerlerin, gıda ürünleri karşılığında o ülkelerin kız çocukları, genç kızları ve kadınlarını cinsel ilişkiye zorlamaları, kadın ticareti yapan yerli tacirleri görmezden gelmeleri ya da onlarla işbirliği yapmaları, yine güvenilirlik sorununu gündeme taşıyor. Bu ülkelerdeki insanların çoğunluğu, BM üniformalı askerleri veya BM armalı araçları gördüklerinde endişeye kapıldıklarını gizlemiyor.

     Çünkü yerli halk, ülkelerindeki kaosu azaltmak ya da sonlandırmak için bölgeye gelen bu askerlerin bir bölümünün, ortama eklemlendiklerini veya yeni bir kaos yarattıklarını biliyor. Bununla birlikte, herhangi bir yerde suç işleyen BM askerlerini yargılamak da o kadar kolay değil.

     Zira bu yargılama ya askerlerin o an görevli olduğu ülkenin adli makamlarınca ya da vatandaşı olduğu ülke tarafından yapılabiliyor. Ancak birinci seçeneğin hayata geçirilmesi, o ülkenin yargı sisteminin, yaşanan karmaşa nedeniyle işleyememesinden dolayı mümkün görünmezken; ikinci seçenek de, askerin / askerlerin vatandaşı olduğu ülkenin, dosyayı çoğunlukla sumen altı etmesinden ötürü suya düşüyor. Kısacası bu askerlerin karıştığı suçlar, BM üstünde bir leke olarak kalıyor. Zaten Ruanda"daki Barış Gücü komutanı Dallaire"nin, uygulamalarının ve sözlerinin arkasından uluslararası bir mahkeme ya da Kanada yargısı tarafından cezaya çarptırılmaması veya Bosna Savaşı döneminin Hollanda askerlerine hükümetlerince "şeref madalyası" verilmesi de bu lekeye bir örnek değil mi?

     Buradaki örnekler elbette "çuvaldaki birkaç çürük elma" diye nitelendirilebilir. Ölen yüz binlerce insan ya da cinsel istismara uğrayan ve sakat kalanlar için "tesadüf" veya "istisna" yakıştırması yapılabilir. Peki o zaman "güvenli" ilan edilen bölgelerin, gerçekten güvenli olduğunu nasıl savunacağız? Ya da bir BM komutanı "o insanların önemi yoktu" dediğinde, ona "hangi insanlar, hangi insanlardan, hangi kıstaslara göre önemli" diye sormamız gerekmez mi?!

      BM"nin görevi ne o halde? "Önemsiz insanları", "güvenli bölgelerde" ölüme terk etmek veya o insanları istismar etmek mi? Bunlar, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi"nin kabulünün 58. yılını kutladığımız bugünlerde, küçümsenmemesi ve üzeri hiçbir zaman örtülmemesi gereken birkaç kara örnek. (Ali Bulunmaz, Radikal, 13 Aralık 2006)


Dün Bosnaydı, bugün Filistin

Biz her dem yeniden doğarız

 

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)