• Nombre de visites :
  • 2807
  • 14/2/2017
  • Date :

İmam Humeyni ve Birlikteliğin Oluşumu

imam humeyni ve birlikteliğin

 

Amerika'nın koruyup kolladığı o Ehl-i Sünnet grupları ile merkezi Londra'da olup dünyaya yayılan Şii grupları arasında hiçbir fark yoktur. Onların her ikisi de Şeytan'ın Kardeşleridir. Onların her ikisi de Amerika ve Emperyalizmin bir göstergesidir.

Merhum İmam Humeyni'nin düşüncesine göre fikri bir planlama olmadan İslami toplumlarda gerçek anlamda değişiklik ve gelişimin oluşması ve Müslümanları başka güçlerin sultasından kurtarmak imkansızdır. Çünkü İslam dünyasının kötü durumu Müslümanların inanç, kültürel ve fikri sapkınlığı gibi etkenlerden kaynaklanmış ve sömürgeci güçlerin onlar üzerindeki sultalarının neticesinde bir vahim tablo oluşmuştur.

 

Her zaman İslam ümmetlerinin fikri ve kültürel kimliğini zedelemekle meşgul olan ve onların önemli yeraltı kaynaklarını yağmalamakla kendi adımlarını atan sömürgeci güçlerin karşısında durabilmek, bir tek düşünce, inanç ve kültürün düzeltilmesiyle mümkündür. Bu mesele her şeyden önce belirli bir strateji çatısı altında İslami hükümet ve milletlerin tüm imkanlarının ele alınmasını gerektirir. Bu yüzden ortak siyasi, inanç, kültürel ve tarihi bir geçmişe sahip olan İslam dünyası kendi kültürel ve tarihi asaletine dönmesi gerektiği hedefini faaliyetlerinin başında tutması ve milli ve dini kimliğinin müelliflerini tanıyıp içselleştirmesi gerektiği icap ediyor.

 

İmam-ı Rahil’e göre halk arasında ortak inançların oluşmasına neden olan fikri ve kültürel hareketliliklerin liderliği de din alimleri ve aydınlar tarafından ele alınmalıdır.

 

İmam Humeyni İslam dünyasında tefrika ve ayrımcılığın şiddetlenmesini İslami hükümet ve milletlerinin İslam'ın hayat verici dini öğretilerinden uzak kalması neticesinde ve Müslümanların doğu ve batılı sömürgeci güçlerine güvendikleri sebebinde bulup bu sorunlardan kurtulmanın yolunu İslam, özgürlük ve bağımsızlık gibi üç ana kavramın yeniden Müslümanlar tarafından anlaşılmasında özetliyor. Çünkü İmam’a göre bu üç kavramın yeniden değerlendirilmesi İslami kimliğin yeniden canlanmasını sağlıyor. Bu yüzden İmam Humeyni bu yolda dini ilimler merkezleri ve din alimlerine çağrıda bulunarak onları dini öğretilerin yeniden ele alınmasını ve ismi zikredilen üç kavramın gerçekleşmesi ekseninde hareket etmelerini istiyor.

 

İmam Humeyni'nin düşüncesine göre İslam'ın yayılması ancak İslami hükümetin kurulması ve İslam toplumunun dertlerinin dermanı öz Muhammedi İslam'ın canlanmasıyla mümkündür.

 

Öz İslam, Müslümanlar arasında mezhep, dil ve milliyete bakmadan vahdeti sağlayan bir etkendir. Öz İslam İmam Humeyni’nin düşüncelerinde mükemmel pratik ve fikri bir manzume olarak yansıtılıp ve insanların yaşamı ile ilgili dakik ve özel bir plan sergiliyor.

 

İslami vahdetin gerçekleşmesinin icrai ve fikri modelinde İmam Humeyni’nin düşünce sistemindeki temel kavramlardan biri de Özgürlüktür. Çünkü İslami hükümetler İslam dünyasının temel ortamı veya İslami büyük devleti oluşturmuş ve bu yolda planların amaçlarını sonuçlandırmak için merkezi bir rol ifa ediyor.

 

Büyük İslami hükümetinin erkanlarının yeniden bulunulması ve Müslümanların geçmişteki azameti ve vahdetinin canlanması için halktan oluşan popüler ve otoriter olmayan hükümetlerin oluşması çok önem arz ediyor. Bunun aksine İslami ülkelerde otoriter rejimlerin iş başına gelmesi İslam dünyasının düzeltilmesi için büyük bir engel oluşturur. Bu yüzden halk karşıtı rejimlerden kurtulmak, vahdet teorisinde İmam’ın siyasi düşüncesinin ana temasını oluşturmaktadır. İmam otoriter rejimlerin çökmesi gerektiğini İslami hükümetin kurulması için ortamı hazırlaması açısından önemli bulup şöyle buyuruyor:

 

"Tağut olan hükümetlerin çökmesi ve meşru olmayan güçlerin ortadan kaldırılması hepimizin vazifesidir. Halk karşıtı ve zalim hükümetler kendi yerlerini kamu hizmet kurumlarına bırakmalı ve bu kurumlarda İslami kanunlarla yönetilmelidir ki gittikçe İslami hükümet oluşsun."

İslami vahdetin yürürlüğe girmesi yolunda bağımsızlık ilkesi imamın düşüncesinde diğer temel kavramlardan biridir. Bağımsızlık İslami ümmetlerin doğu ve batı sömürülerinin sultası altından kurtulmak gerektiğini hatırlatan ve Müslümanları olaylara karşı bilinçli ve uyanık bir şekilde sevk ettiren ilkedir.

 

İmam Humeyni defalarca kendi beyanatlarında vurguladığı gibi yüce Allah kafirlere Müslümanlar üzerinde sulta kurmak için yol açmamıştır ve Müslümanlar asla bu sultayı kabul etmemeleri gerekir. Ona göre bağımsızlığın gerçekleşmesi iç ve dış alanında gereklidir ve dışarıda bağımsızlığa ulaşmak için her şeyden önce ülke içinde onu elde etmek şarttır.

 

İmam açısından Müslüman milletler bağımsızlığı elde etme yolunda attıkları ilk adımda İslami ve milli değerler sayesinde kendilerine geri dönmeleri gerektiği ve ikinci merhalede ise İslami ülkelerinde sömürgeciliği dışlamalıdırlar. İmam’a göre zayıf milletlerin süper güçlere bağımlılıkları daha çok entelektüel ve iç bağımlılıktır ve diğer ilişkileri bu güçlerle de buradan etkilenmektedir. Bu nedenle bir millet için fikri bir bağımsızlık oluşmadıkça diğer boyut ve alanlarda bağımsızlık kelimenin tam anlamıyla gerçekleşmeyecektir.

İmam Humeyni Müslümanlar arasında vahdetin yaygın bir şekilde güçlenmesini din alimleri ve aydınların propagandalarının sürmesi neticesinde buluyor. İmam elit kısmının tüm imkanlardan yararlanmaları gerektiğine vurgu yaparak bu kısmın kamuoyunun bilgi ve düşünce düzeyini yükseltmesinde önemli bir rol ifa ettiğini kaydediyor. Buna örnek olarak siyasi–ibadi Cuma namazı ve Hac merasimlerinin uluslararası bir düzeyde yapılması İmam Humeyni'nin üzerinde durduğu noktalardan biridir.

 

Merhum İmam sosyal ve dini merasimleri sadece onların öğretici yönlerinden değil aynı zamanda onların önemli rollerini sosyal ilişkilerin şekillenmesinde ve bu ilişkileri Müslümanlar arasında güçlü kılınmasına her daim sebep olan konulardan görüyordu. Çünkü Müslümanlar böylece kendi insani irade ve güçlerine karşı bilinçli bir şekilde hareket edecektir. Bu yüzden Vahdet Haftası ve Kudüs Günü etkinlikleri İslam dünyasının iki sembolü olarak İnkılabi ve sömürge karşıtı bir mesaj taşıdığını de anlıyoruz.

 

İmam-ı Rahil'in Müslümanlar arasında vahdeti sağlamada başka stratejilerinden birisi de; Müslüman milletler ve İslami ülkelerden oluşan birey bir partinin küresel anlamda kurulması gerektiği meselesiydi. İmam Mustazaflar Partisi'nin kurulmasını da bu sebeple önerdi ki; dünya mahrum milletleri kendi siyasi hedeflerini yeni bir yapılanma içersinde yürüterek bir arada birlik ve beraberliği güçlendirip geçmiştekinden daha sağlam ve kalıcı bir şekilde hareket etmeleri sağlansın.

Ehlibeyt haber

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)