• Nombre de visites :
  • 3400
  • 27/4/2013
  • Date :

Diyabet (Şeker Hastalığında) Beslenme

diyabet (şeker hastalığında) beslenme

Diyabet hastalığının oluşumunda genetiğin ve yaşam tarzının çok büyük katkısı vardır. Hareketsizlik, yüksek enerjili besinlere daha çabuk ve daha kolay ulaşılabilme ve bunun getirdiği kilo alımı, şişmanlık, düzensiz beslenme… diyabet hastalığının ortaya çıkışını kolaylaştıran etmenlerdir.

Bu hastalıkla mücadelede başarılı olmak istiyorsak, ilaç tedavisinin yanı sıra beslenmemize de son derece dikkat etmemiz gerekmektedir.  Beslenmede nelere dikkat edeceklerinizi şöyle sıralayabiliriz;

Birincisi ve en önemlisi düzenli beslenmedir. Özellikle üç ana öğün ve üç ara öğün şeklinde sık sık beslenmeliyiz. 2.5-3 saat aralıklarla öğünlerimizi tüketmeye özen göstermeliyiz.

Azar azar ve sık sık beslenilmediği yani “öğün araları uzadığı zaman”‌ kan şeker seviyesi düşmeye başlar ve hipoglisemi denilen tablo ile karşılaşılır. Ani bir acıkma isteğinin ardından terleme, çarpıntı, bulanık görme, zamanla titreme ve müdahale edilmezse şuur bulanıklığı, koma, ölüm gibi durumlarla karşılaşılabilinir.

Düzenli beslenmede günün ilk öğünü sabah kahvaltısıdır ve geciktirilmemelidir. Maalesef işe geç kalacağım, çocuklar kalksın o zaman yaparım veya erken kalkıp ne yapacağım gibi sebeplerle sabah kahvaltısı geciktirilmektedir. Gece boyunca düşen kan şekeri, sabah kahvaltısının geciktirilmesi ile daha da düzensiz seyretmesine sebep olunmaktadır.

Gerek iş hayatının yoğunluğundan gerekse kendimizi ihmal etmemizden kuşluk veya ikindi ara öğünlerini de atlamaktayız. Kan şekerimizin düzenli seyretmesini istiyorsak ara öğünleri zamanında yapmaya özen göstermeliyiz. Unutmayalım ki ara öğün yapmadığımızda kan şekerimiz düşmekte ve çok şiddetli açlıklar yaşamaktayız. Bu açlıkların sonucu olarak durdurulamayan bir yemek yeme ile karşı karşıya kalabilmekteyiz. Yemek yerken kendimizi durduramadığımızdan, tüketmemiz gerekenden fazla miktarda besin tüketilmekte ve bunun sonucu olarak da kan şekerimi gereğinden çok fazla yükseltmekteyiz.

İkincisi : Su tüketimi. Günlük tüketmemiz gereken iki, iki buçuk litre suyu tüketmeye özen  göstermeliyiz. Unutmayalım ki gün içinde içtiğimiz çay, kahve, kola gibi içecekler su yerine geçmemektedir. Böbreklerimizin daha düzenli çalışmasını istiyorsak (ki diyabet hastalığında böbreklerin iyi çalışması çok önemlidir) günlük tüketmemiz gereken su miktarını gerçekten tüketip tüketmediğimizi kontrol etmeliyiz.

Üçüncüsü : Tuz tüketimini azaltalım. Günlük tüketmemiz gereken tuz miktarı 4-6 gram iken, yapılan araştırmalarda bu rakam 20 gramları bulmaktadır. “Peki nasıl bu kadar çok tuz tüketiyoruz?”‌ dediğinizi duyar gibiyim. Şöyle ki peyniri, zeytini, kuruyemişi, turşuyu, salçayı ve özellikle yemeği hazırlarken kullanmış olduğumuz tuzu hesap edecek olursak bu rakamın 20 gramları geçtiğini sizlerde fark edeceksiniz.

Biz Diyetisyenler hastalarımıza tuzu azaltın dediğimizde hastalarımız çoğunlukla “ben pek tuz kullanmam”‌ cevabını vermektedirler. Ancak tükettikleri peyniri, salçayı, zeytini, turşuyu, sirkeyi, kuruyemişi sorduğumuz zaman hepsinin tuzlu olduğunu kabul etmektedirler. Özelikle yüksek tansiyonu olan şeker hastalarının tuz tüketimine kesinlikle dikkat etmeleri gerekmektedirler.

Dördüncüsü : Düzenli egzersiz yapmaya özen gösterelim. Aç karnına ve yemekten hemen sonra ağır fiziksel aktiviteden kaçınılması gerekmektedir. Aç karnına yapılan egzersiz ile düşmekte olan şekerimizi daha da düşmekte iken yemekten hemen sonra yapılan egzersizde, kan şekerimizin hızlı yükselmesine neden olmaktayız. Bunun için en uygun egzersiz zamanı, yemeklerden bir - bir bucuk saat sonrasıdır.


Diyabet (Şeker Hastalığı) 2

Diyabet 2

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)