• Nombre de visites :
  • 956
  • 26/1/2013
  • Date :

Velayet-i Fakihe Dayalı Siyasal Düzen [1]

velayet-i fakihe dayalı siyasal düzen

‘Şiilikte siyasal fıkıh çok kökenli ancak yeni bir düşüncedir. Bu düşünce fıkıha dayanarak düzen kurmaktan ibarettir ki, onu da büyük İmam Humeyni yaptı. Ondan önce kimse fıkhın çeşitli bölümlerindeki karışık konuları toplayıp da bir düzen kurmamıştı. Teori ve pratik her ikisinde birlikte olarak ilk düzen kuran İmam Humeyni idi. O, dinî demokrasi ve Velayeti fakih konusunu ileri sürdü. Bu temel esasında İslami düzen kuruldu ve aynı halde bu bir ilk tecrübedir. Tarihte böyle bir tecrübe olmamıştır elbette Safeviyye devrinde tecrübe olmuş ama diğer devirlerde olmamıştır. İmam Humeyni’nin fıkıh temelinde oluşturduğu düzen birdenbire ve aniden olan bir iş değildir. Bunun ise biz fıkıh esasında bir düzeni keşfedip ona akılcı nedenler bulup sonra herşeyin bittiği anlamında değildir. Düzen kurma akıcı bir iştir. Hergün daha olgunlaştırılıp tamamlanmalıdır. Bazı yerlerde yanlış yapma ihtimali vardır ancak önemlisi şudur ki, bu yanlıştan sonra kendimizi düzeltelim, geliştirelim ve bu düzeni olgunlaştırmak demektir. Geçmişi bozmak lazım değildir. Düzen kurmanın bir akıcı niteliği olduğu önce düzelttiğimiz herşeyi bozma anlamına gelmez, anayasayı yada hükümet ve devlet yapımızı bozmak anlamında değildir. Aksine düzelttiğimizi koruyup eksikliklerini gidermeli ve onu tamamlamalıyız. Bu gerekli bir iştir. Bana öyle geliyor ki, İmam Humeyni’nin Velayeti fakihe artırdığı bir vasıf yani onun mutlak olması –ilk anayasada mutlak kelimesi yoktu ve İmam Humeyni bunu artırdı- buna bir işarettir yani esneklik ve uysallık. Velayet kurumu- yani başlarında lider olan bütün karar veren örgütlerin toplamı- sürekli kendini ilerletmelidir, değiştirmelidir çünkü değişim insan yaşamı ve tarihinin geleneklerindendir... elbette düşmanlar mutlak Velayeti diktacılık anlamı ile karıştırmışlardır yani adil fakih nasıl gönlü isterse... halbuki konu böyle değildir. Mesele şudur ki, düzenin asıl başkanının elinde uysallığı sağlayan imkanlar vardır ve o, gereken yerlerde gidişi ayarlayıp lazım olan düzeltmeleri yapabilir... Aynı zamanda  yeni konular mevcuttur. Örneğin biz İslami bankacılığı oluşturmuşuzdur. Günümüzde para ve bankacılık hakkında yeni konular vardır ve bunları çözmeliyiz. Bu konuları İslami bankacılık -yani tefesiz bankacılık- içinde yerleştirmeliyiz. Bunları kim yapacaktır? Böyle konuları çözmek fıkhın üstesindedir... Kum’da hükümet ile ilgili fıkıh konularında en yüksek düzeylerde çok güçlü tartışma sınıfları faaliyete geçirilmelidir. Böylece hükümet ile ilgili yeni konular ve hükümetin yolu üzerinde duran çelişkiler ve bizim karşımıza çıkan yeni konuların akibetini fıkıh bakımından belirleyebilir, açıklayıp ve tartışabiliriz. Bunların hakkında ciddi fıkhî tartışmalar olmalı ve daha sonra bu konular çeşitli üniversite yada başka aydınlar ve seçkinlerin eline gelir; onlar ise bu konuları halk, öğrenciler ve diğer milletlerin kullanabileceği düşüncelere çevirirler. Bu iş yapılmalıdır. Bizim buna ihtiyacımız vardır. Bu alimce araştırmaların ürünü başka ülkelerin de halkı ve aydınlarının faydalanması için sunulabilir.’ (İmam Hameneyi, 1390/06/17 hicri şemsi.)

Yukarıdaki sözler devrimin bilgin liderinin yakınlarda lideri Seçen Bilginler Konseyi üyeleri ile görüşmesinde yaptığı söylevin bir parçası idi. Başka bir deyişle bu sözler (muhatapların hepsinin fakih olduğunu ve bütün ülkede dinî okullarında derslerin başlanmasını gözönünde bulundurarak) yeni öğretim yılında Şii mektebi okullarının yol haritası gibidir. Buna ilaveten, sayın liderin derin fıkıh akımından istediği beklentiler bir çeşit ima halinde olarak hükümet tarafından İslami toplumsal Velayet düzeninin bölgesel ve uluslararası bakımdan kuramsallaştırılması için bir istek sayılabilir.


İslamî İnançlarda Velayet-i Fakihin Yeri

Velayet-i Fakihin Kavramsal Tanımı

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)