• Nombre de visites :
  • 843
  • 25/2/2012
  • Date :

Tanınmış Simalar (9)

tanınmış simalar

Sohrap Sepehri

        İran'ın çağdaş şairlerinden Sohrap Sepehri Ş.1307 yılında Kum kentinde doğdu. İlkokulu doğduğu şehirde okuyan Sohrap, orta okul ve liseyi Kaşan kentinde okuduktan sonra , Tahran'a gelerek , Tahran Üniversitesi sanat fakültesinde okumaya başladı.

1332 yılında, sanat fakültesinin birincilik ödülünü alarak mezun olan Sohrap, sıralarda yazdığı 'Nima' usulü, 'ölümün rengi' adlı şiirini yayınladı, ancak beklenen ilgiyi görmedi.

        İki yıl sonra, 'rüyaların yaşantısı' ve 'güneşin yıkığı' adlı şiirlerini yayınladığı zaman büyük ilgiyle karşılandı. Onun bazı eserleri şöyle : "suyun ayak sesi", üzüntünün doğusu" (Ş.1340), "yeşil hacim" (1346) , "biz hiç, biz bakış","çemen kenarında" ve "sekiz kitap". Ayrıca anılarını içeren "mavi oda" adlı bir kitabı daha vardır.

Avrupa, Japonya ve Hindistan'ı gezen Sohrab'ın hem şiirleri ve hem resimlerinde kendine has uslubu vardır. Resilerinde Japon ressamların etkisi göze çarparken şiirlerinde de budizm irfani görülmektedir.

Hayatta olduğu dönemlerde vede ölümünden sonra hem yurt içi ve hem yurt dışında birçok resim galerisi düzenlendi. Bu çağdaş ressam ve şair, 1359 yılında vefat etti ve naaşı Keşan'a bağlı Erdehal kasabasında toprağa verildi.

Kemalu'l-Mulk

tanınmış simalar

      Kemalu'l-Mulk'un ressamlık sahasına girmesi, bu sanat sahasında yeni düşüncelerin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Onun en önemli özelliklerinden biri, geleneğin sınırlarını aşarak, yeni üsluplara imza atmasıdır. Ayrıca resim sanatında kullanılması gereken bütün unsurlardan yararlanarak, perspektif sözcüğünün pek tanınmadığı bir dönemde en kaliteli resimleri yaratmak onun diğer bir özelliğidir. Kemalu'l-Mulk cesaretli bir şekilde sosyal ve siyasal mevkisini bu ideallerin hizmetine vererek dönemin sanat ve siyaset alanında fikir ve düşünce değişikliklerinin başlatıcısı olmuştur.

Mirza Bozorg oğlu Muhammed Gaffari, Ş.1224 yılında, Kaşan kentine bağlı bir köyde doğdu. Dönemin ünlü ressamlarından olan amcası Samiu'l- Mulk ile birlikte Tahran'a gelerek, Darul-funun medresesinde, okumaya başladı. Okuduğu yıllarda, ressamlığı da ihmal etmeyerek kısa süre sonra, İran Şahı Nasıruddin Kaçar'ın dikkatini çekti, ve böylece saraydan, Kemalu'l-Mulk lakabını aldı.

Bu lakabı aldıktan sonra yarattığı ilk eseri "ayna salonu" adlı şaheserdir. Kemalu'l-Mulk Kacar Şahı Nasıruddin'in çok sevdiği bir insan haline geldi. Öyle ki, her çizdiği bir resim için Şah tarafından ona, yüklü miktarlarda para, altın ve hediye veriliyordu. Bir süre sarayda resim hocalığı yaptığı için "Nakkaşbaşı" lakabına da layık görülen Kemalu'l-Mulk Kaçar Şahının sarayındaki, fesat ve kargaşayı görünce, sanat alanında yenilikleri elde etmek bahanesiyle ve aslında saraydaki kötü durumdan uzaklaşmak için Avrupa'nın yolunu tuttu. Beş yıl süren bu yolculuk sırasında, sanat alanında yeni bir dünyanın gelişmeleri onun ufkunu açtı. Avrupa'da bulunduğu sürede bir çok ünlü ressamın eserleriyle tanışma fırsatı bulan Kemalu'l-Mulk, Muzafferuddin Şahın ikinci Avrupa gezisinde, onunla görüşerek kendisinin İran'a dönmesi isteği Şah tarafından dile getirildi ve o da Avrupa'da elde ettiği tecrübelerinden, İran'da istifade edeceği ümidiyle İran'a döndü, ancak saraydaki bazı insanların kıskançlığına uğradı ve ziyaret bahanesiyle tekrar iki senelik bir süre için İran'dan ayrılarak Irak'a gitti.


Tanınmış Simalar (8)

Tanınmış Simalar (7)

Tanınmış Simalar (6)

Tanınmış Simalar (5)

Tanınmış Simalar (4)

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)