• Nombre de visites :
  • 2181
  • 13/2/2012
  • Date :

FARS DİLİ -3

fars dili

Yatak, çapar, çapar anlamındaki elak (=olah, elah), sutur-i çapar, asker muhafızları süvarileri anlamındaki Kılavuz, adaş, taş, Hâce taş, büyük hacib anlamındaki uluğ barbek, (uluğ, büyük anlamında, bar Farsça, bek Türkçe bey anlamında), hacib anlamındaki barbek gibi ve buna benzer birçok kelime bu dönemin nesir metinlerinde kullanılmıştır.

          Bu dönemde Türkçe isimlerin birçoğu, Türk asıllı emirlik elde etmiş kölelerin, şahların ve sultanların isimleri olması nedeniyle halk arasında yaygın bir şekilde kullanılmış ve daha önce Arapça veya Farsça olan bu dönemin kimi lakapları ve unvanları, Türkçe kelimelerden seçilmeye başlanmıştır. Harezmşahlı Muhammed’in oğlu Celâleddîn’in lakabı olan Menkebernî, Sultan Muhammed’in bir diğer oğlu Rukneddîn’in lakabı olan Gûrsâncî ve buna benzer daha birçok terkip ve kelimeler gibi.

          4- Bu dönem Fars dili tarihinde dikkate alınması ve göz önünde bulundurulması gereken bir başka önemli konu da Derî Farsçasının İran’ın dışındaki bölgelerde yaygınlaşmasıdır. Bu, kimi siyasî ve askerî sebeplerden kaynaklanmaktadır. IV/X. yüzyıl sonlarından ve V/XI. yüzyıl başlarından itibaren batı ta-rafından ülkelerinin sınırlarını genişletmeye güç yetiremeyen, ortaya yeni çıkmış Gazneli devlet büyükleri, doğuda ve onların müstemlekesi durumunda bulunan güney doğu bölgelerinde bulunan geniş ve bereket dolu toprakları ele geçirmeye çalıştılar. Bu bayındır topraklar, Sind ırmağı etrafındaki vilayetlerden oluşmaktaydı. Emir Nâsıreddîn Sebuktekîn ve Emir Mahmûd Gaznevî tarafından bu bölgelere yapılan sayısız saldırılar sonucunda birçok Hindû, İslâm’ı kabul etti ya da Fars diliyle konuşan Gazneli devletin egemenliği altına girdi. Gazneli devleti, bu toprakları korumak için Horâsânlılardan ve doğu halklarından büyük askerî gruplar kurup fethedilen bölgelere göndermekteydi. Öyle ki İslâm’ın Fars diliyle Sind topraklarına ve oradan da Hindistan’ın diğer bölgelerine gittiğini söylemek mümkündür. Fars dili, sadece askerî ve siyasî dil olmakla kalmadı, kutsal dinî bir dil halini de aldı. Mahmûd’dan sonra da bildiğimiz gibi, Gazneli devleti aynı şekilde fethedilmiş olan Hindistan topraklarında devam etti. Hatta bu sultanlardan bazıları, Hindistan’ın bazı yeni bölgelerini eski Gazneli devletine katmaya çalıştılar. V/XI. yüzyıl ortalarından itibaren Sind, Pencab, devletinin önemli bölgelerinin ve buralara yakın bölgelerde Fars dilinin revaç bulması ve bu dille şiir söyleyen şairlerin bu bölgeden çıkması bundan ileri gelmektedir. Bu bölgeden çıkmış olan ilk büyük şair, daha sonra da göreceğimiz gibi, Lahor’a göç eden İran asıllı bir aileden dünyaya gelmiş olan Mes‘ûd-i Sa’d-i Lahorî’dir.

          Gaznelilerden sonra Hindistan’da egemenlikleri altında bulundurduğu topraklar, Gûrlu sultanların ve onlar tarafından tayin edilen meliklerin eline geçti. Tüm bu hanedanlar, Fars dilinin birer koruyu-cusu idiler. Özellikle Kutbeddîn-i Aybek, Şemsiye ve Halaciyye hanedanları gibi Gûrlu meliklerin saltanat sarayları, Moğollar karşısından kaçanlar için özel bir sığınaktı. Bu şekilde Fars dili, uzun bir dönem Hindistan’da kök saldı ve VII/XIII. yüzyıldan itibaren Farsça söyleyen büyük bir şair ve yazar ke-simi, bu geniş topraklardan zuhur etmeye başladı. Yeri geldiğinde bunlar üzerinde duracağız.


FARS DİLİ -2

FARS DİLİ -1

Önemli Farsça Nesirler (6)

IV/X. Yüzyılın Büyük Şairleri (2)

Farsça Şiir Üslubu -7

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)