• Nombre de visites :
  • 2307
  • 15/2/2011
  • Date :

Çocuk ve Merak-1

çocuk ve merak

Bebek dünyaya ayak bastığında dış alemde neler olup bittiğini bilmez. Herşey onun açısından birdir. Şekiller, renkler ve şahıslar arasında fark gözetemez. Çeşitli şekiller ve seslerden etkilendiği halde onları belirleyemez.

Ama o andan itibaren büyük bir hırs ile eşyaları tanımaya çalışır. Devamlı etrafına bakar, gözlerini insanların üzerine diker. Çocuk, duyu organlarını ve merak hissini kullanarak bilgi kazanır ve bilgisini çoğaltır.

Allah Teala Kur'an'da buyuruyor ki:

"Allah sizleri hiçbir şey bilmediğiniz halde annelerinizin karnından çıkardı ve O'nun nimetlerini tanımanız ve şükretmeniz için sizlere kulak, göz ve kalp verdi."(1)

Kısa bir süre sonra çocuk, dış aleme dikkat eder. Eşyaları eli ile hisseder, alır, hareket ettirir, yere vurar, ağzına götürür, sesleri dinler, gözü ile insanların hareketlerini takip eder.

Bu şekilde merak hissini doyurmuş olur ve alemi tanımak için çaba sarfeder. Allah Teaşa insana kendi çabası ile alemin sırlarını keşfedebilmesi ve yaratılışın gayesini idrak edebilmesi için merak ve araştırma hissini vermiştir. Çocuktaki merak ve araştırma hissi fıtri bir özelliktir.

Baba ve anne, bu hissini kullanmasında çocuğa yardımcı olabilirler. Aynı şekilde, çocuğun bu iç isteğini sert bir şekilde kırabilirler de. Eğer araştırması için gerekli olan alet ve oyuncakları ona verir, deneylerini yapabilmesi için ona serbestlik tanır ve yaşına uygun fikri ve ilmi açıdan faydalı oyuncakları verirlerse, onun merak ve araştırma hissini güçlendirmiş olurlar. İşte bu çocukca araştırmalar, gelecekte bilim alanında yapılmış keşifler şeklinde ortaya çıkar.

Çeşitli eşyalar ile dolu bir oda dökünük ve kullanışsız olsa bile bu yaşlardaki bir çocuk için çok faydalı olacaktır. Ama eğer baba ve anne çocuğun bu iç isteğini doyurmaz, gereken eşya ve oyuncakları temin etmez, onu araştırma ve deneyden mahrum edecek olurlarsa ondaki merak ve araştırma hissi ezilmiş olur. Gelecekte karşılaşacağı ilmi konularda çok çabuk ümitsizliğe kapılır.

Bu aşamadan daha önemlisi sorgu-sual kademesidir. İki-üç yaşından itibaren soru yaşı başlar. Çocuk, akıl ve zekasının bir yere kadar tekâmüle eriştiği ve konuşmayı öğrendiği bu yaşlarda anne ve babasını sorguya tutar.

Mesela, şunları sorar: Acaba ben anne mi olacağım, yoksa baba mı? Babam neden her gün dışarı çokıyor? Neden taş sert, su ise yumuşaktır? Ben büyükannemi sevmiyorum; öyleyse neden evine gideyim? Neden yağmurda oynamıyacakmışım?

Paslanmamdan mı korkuyorsunuz? Neden balıklar suda boğulmuyorlar? Siz niçin her gün namaz kılıyorsunuz? Namaz nedir? Güneş geceler nereye gidiyor? Yağmur ve kar nereden geliyor?

Yıldızlar nedir ve kim onları yapmış? Sinek ve sivrisineğin ne faydası var? Büyükbaba öldüğünde neden toprağa gömdüler? O nereye gitti? Ne zaman dönecek? Ölüm nedir? vb. yüzlerce soruyu çocuklar az-çok sorarlar.

Bütün çocukların zihnini kurcalayan sorular bir değildir. Zeki çocukların yönettikleri sorular oldukça dakik ve incedir. Bilgileri çoğaldıkça daha dakik sorular sormaya başlarlar.

Çocuk, sorduğu sorular ve yaptığı araştırmalarıyla dış alemi tanımada başkalarının bilgi ve tecrübelerinden faydalanmak ister. Merak ve araştırma hissi insanın çok değerli içgüdülerinden biridir. Bu içgüdünün vasıtası ile insan kemâla ulaşır, yaratılış alemindeki sırların birçoğunu keşfeder ve çeşitli ilimler dalında büyük başarılar elde eder.

Çocuklarının ve insan toplumunun gelişmesi ve tekâmule ulaşmasından taraftar olan baba ve anneler, çocuğu yetiştirme hususunda Allah'ın vermiş olduğu bu içgüdüden, ellerinden geldiği kadar faydalanmaya çalışırlar.

Bazı baba ve anneler çocuksu soruları bir nevi gevezelik ve başkalarının işine burnunu sokma telâkki eder, cevap vermey gerek duymayarak şöyle derler: "Çocuk birşey anlamaz ki. Büyüdüğü zaman anlar.


(1)- Nalh/78.

Çocuğun Önemi ve Değeri -2

Çocuklarda Ortaya Çıkan Tikler

Çocuklara Güzel Örnek Olmalıyız

Çocukların Temel İhtiyaçları

Çocuk bu; evliya değil ki!..

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)