• Nombre de visites :
  • 1269
  • 20/11/2010
  • Date :

İMAN VE SEVGİ-5

iman ve sevgi

Sevgilerin en halisi, en doğrusu, en temizi olan ilahi aşk, bir kulun kalbinde yerleşirse, mevlası onu bahşişinden mahrum bıraksa ve kulları arasında ayıplarını açarak onu zincirlere bağlayıp, bütün halk içerisinden yalnızca onu rezil rüsva etse de, yine ilahi sevgi onun kalbinden çıkmaz ve zayıflamaz.

Kumeyl duasında yer alan aşağıdaki cümlelerde Emir-ül Mü'minin Hz. Ali (a.s) ilahi aşk ve ümidin özelliklerinden bir kısmını açıklamıştır: “İzzetin hakkına ey Seyyidim ve ey Mevlam, gerçekten yemin ediyorum ki eğer (cehenneme atıldıktan sonra bile) konuşmama izin verirsen, cehennem ehli arasında ümitliler gibi sürekli dergâhına yönelip inlerim; medet dileyenler gibi feryat edip yardım dilerim ve bir şeyini kaybedenler gibi ağlayıp sızlarım ve "Nerdesin ey mümünlerin velisi!" diyerek seni çağırırım. Ey ariflerin en yüce arzusu! Ey medet dileyenlerin imdadına koşan, ey sadık kalplerin dostu! Ve ey alemlerin ilahı! (Neredesin?) Ey mabudum! Sen kötülüklerden münezzehsin ve ben sana hamt ediyorum. Olacak şey mi, sana karşı gelmesi yüzünden cehenneme atılan ve günahından ötürü cehennemin azabını tadan ve onun alevleri arasında işlediği suç ve cinayetten dolayı hapsedilen müslüman bir kulun sesini duyasın da affetmeyesin, oysa o kul rahmetine göz diken biri gibi yalvarmakta ve vahdaniyetine inanan tevhit ehlinin diliyle seni çağırmakta ve rububiyet makamını vasıta ederek sana el açmakta. Ey mevlam! O (kulun) senin önceden ona ettiğin merhametini umduğu halde, nasıl azapta kalır? Ve senin ihsan ve rahmetini ümit ettiği halde, ateş onu nasıl yakabilir? Sen onun zaaf ve güçsüzlüğünü bildiğin halde, cehennem ateşi onu nasıl kuşatabilir? Yine sen onun sadakat ve doğruluğunu bildiğin halde, cehennemin tabakaları arasında nasıl kıvranıp kalır? O, seni "ey Rabbim" diye çağırırken cehennemin azap melekleri nasıl ona eziyet edebilir? Cehennemden kurtulmak için senin ihsan ve keremini dilediği halde onu nasıl orada bırakırsın? Hayır, sana olan zan böyle değil ve senin ihsanın böyle tanınmış değil. Muvahhit insanlara yaptığın ihsan ve iyiliklere de benzemiyor bunlar. Ben yakinen biliyorum ki, eğer seni inkar edenlere azap vereceğini hükmetmeseydin ve sana düşmanlık edenleri ebedi azaba duçar etmeyi kararlaştırmasaydın, ateşi tamamıyla soğuk ve esen kılardın ve hiç kimse orda yer almazdı." (Mefatih-ül Cinan Dua-i Kumeyl)

Alimlerden biri şöyle diyordu: Kahramanlık ve şecaat hasleti Hz. Ali'nin (a.s) ruhuna kök salmış bir haslettir; hatta dua ederken bile bu ondan ayrılmıyor. Kumeyl ibn-i Ziyad'a öğrettiği duada suçlu bir kulu farz ediyor ki, ateş onu her taraftan sarmış, o ise ateş içerisinde susmuyor, azaba teslim olmuyor ve cehennemde Hak Tealayı çağırıyor. Görmüyor musun kulun bu halini şu cümleleriyle nasıl canlandırıyor?: "İzzetin hakkına ey seyyidim ve mevlam, sadakatle yemin ediyorum ki: Eğer konuşmama izin verirsen, cehennem ehli arasındaki ümitliler gibi sürekli dergahına yönelip inlerim; medet dileyenler gibi feryat edip yardım dilerim; ve bir şeyini kaybedenler gibi ağlayıp sızlarım ve neredesin ey müminlerin velisi diyerek seni çağırırım".


İMAN VE SEVGİ-4

İMAN VE SEVGİ-3

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)