• Nombre de visites :
  • 1048
  • 26/9/2010
  • Date :

Kur’an-i Kerim İlmileri-3

kuran

  Herkes Allah tarafından vahyi alabilme kapasitesine sahip değildir, peygamberler kendilerini mükemmel kılarak bu makama ulaşabilmişlerdir. İmam Hasan Askeri (a.s) bu konu hakkında şöyle buyuruyor:

"Allah, Hz. Muhammed'in kalbini ve ruhunu vahyi almaya en lâyık insan olarak gördü, bu yüzden de onu peygamber olarak seçti."

Bu hadisten anlaşılan, üstün mesajları alabilmek için potansiyel kemallerin güçlendirilmesi gerektiğidir. Peygamberler buna ulaşmak için varlıklarında bulunan beğenilmezlikleri uzaklaştırmalı ve doğaüstü âlemle irtibat için güzellikleri kendilerinde toplamalıdırlar.

Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: "Yüce Allah hiç bir peygamberinin aklını mükemmel kılmadıkça onu peygamberliğe seçmez, onun akıl ve düşüncesi ümmetinin akıllarından daha üstündür."

Büyük filozoflardan Molla Sadra bunu şöyle dile getiriyor: "Bir peygamber dışta peygamberliğe seçilmeden önce, batınında peygamberliğe seçilir ve ruhu peygamberliğin hakikatlerini algılar.

Onlar öncelikle batınlarını mükemmelleştirirler ve daha sonra bu mükemmellikler dışa yansır. Aslında Allah'ın bu seçkin kulları, öncelikle halktan hakka doğru bir yolculuk yaparlar ve hakka ulaştıktan sonra haktan hakla beraber halka geri dönerler." Dolayısıyla vahiy, soyut âlemden gelerek insanın batınına doğan üstün öğretilerin toplamıdır.

"De ki: Cebrail'e kim düşman ise şunu iyi bilsin ki Allah'ın izniyle Kuran'ı senin kalbine O indirmiştir." "Onu Rûhu'l-emin (Cebrail) indirdi, senin kalbine; uyarıcılardan olman için."

Vahiy de ilham gibi özel durumlarda kalbe dolarak insanın aydınlanmasını sağlar, ancak peygamberler bunun kimin tarafından geldiğini bilirler, normal insanlar ise kalplerine doğan ilhamın kimin tarafından geldiğini bilmezler.

Bu yüzden peygamberler semavî öğretileri almakta hiçbir zaman hayrete kapılmaz, yanlışlığa düşmezler; çünkü kimin tarafından geldiğini ve ne tür bir niteliğe sahip olduğunu çok iyi bilirler.

Zürare, İmam Sadık'a (a.s) şöyle sordu: Peygamber (s.a.a) , kendisine gelenin ilâhî vahiy olduğunu, şeytanî vesvese olmadığını nasıl ayırt edebiliyordu? İmam (a.s) cevap olarak şöyle buyurdu: "Allah ne zaman kullarından birini peygamberliğe seçerse, ona özel bir güven (sekine) ve vakar verir.

Böylece kendisine Allah tarafından gelenleri gözüyle görür gibi olur." Yine diğer bir hadiste, "Peygamber olduklarını nasıl anlıyorlar?" sorusuna cevap olarak İmam şöyle buyuruyor: "Onlar için perdeler tamamen kaldırılır."

Başka bir deyimle peygamberler, peygamberliğe seçildiklerinde, ilm'ül yakini çoktan geride bırakmışlar dır, ayn'ül yakini de kat ederek, hakk'ül yakine ulaşmışlardır. Böylesi tertemiz insanların bu büyük makamları kat ettikten sonra insanların içinden seçilip peygamber olmalarına pek şaşırmamak gerek. Bunu Kuran-ı Kerim şöyle buyuruyor: "İçlerinden bir adama: İnsanları uyar ve iman edenlere, Rableri katında onlar için yüksek bir doğruluk makamı olduğunu müjdele, diye vahyetmemiz, insanlar için şaşılacak bir şey mi oldu ki, o kâfirler: Bu elbette apaçık bir sihirbazdır, dediler?"

Yani eğer insanlar birazcık kendilerine gelseler ve peygamberler hakkında daha çok olumlu düşünseler, gerçekleri görüp, bu yanlış eleştirilerden sakınacaklardır.


Kur’an-i Kerim İlmileri-1

Kur’an-i Kerim İlmileri-2

 

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)