• Nombre de visites :
  • 1581
  • 5/10/2009
  • Date :

Dini Allah’a Has Kılmak  (5)

din

              Ehli Kitab’ın da dîni tamamen Allah’a has kılmaları emredilmişti. Bunun bir gereği olarak, hanifler olarak Allah’a ibadet etmeleri, namazı kılmaları, zekatı vermeleri emredilmişti. Ama onlar, kendilerine Allah’ın Rasulü geldikten sonra tefrikaya ve küfre düşmüşler, dîni Allah’a has kılma ilkesini ihlal etmişlerdir. (98/Beyyine, 1-5).        

           Kur’an ‘dîni Allah’a has kılma’nın anlamını açıkladığı gibi, ‘dîni Allah’a has kılmama’nın anlamını da açıklamaktadır. Aslında bunu şöyle de ifade etmemiz mümkündür: Kur’an, verdiği bir temsille, genel olarak, dîni Allah’a has kılmayanların karakterlerini, kişiliklerini, seviyelerini ortaya koymaktadır. Bu örnekle sanki, "işte dîni Allah’a has kılmayanlar bu tiynette insanlardır, gerisini siz düşünebilirsiniz" denmektedir. Bu temsil şöyle getirilmektedir:

           "O sizi karada ve denizde yürütendir. Öyle ki, siz gemilerde bulunduğunuz ve gemilerin de (içindeki yolcuları) güzel bir rüzgarla alıp götürdüğü ve (yolcuların) bununla sevinç ve ferahlık duydukları bir esnada, gemiye şiddetli bir fırtına gelip çatar; her taraftan dalgalar kuşatır onları ve yolcular anlarlar ki, her taraftan kuşatılmışlardır. İşte (tam o anda), dîni Allah’a has kılarak, ‘eğer bizi bu durumdan kurtarırsan Sana şükredenlerden olacağız’ diye Allah’a yalvarırlar."

          "Ne var ki, Allah onları kurtarınca yeryüzünde haksız yere azgınlık yapmaya koyulurlar. Ey insanlar! Sizin azgınlığınız ancak kendi aleyhinizedir. (Peşinde olduğunuz,) yalnızca dünya hayatının menfaatleridir. Sonunda dönüşünüz yine bizedir. İşte o zaman size, işlediklerinizi haber vereceğiz." (10/Yunus, 22-23).

         Bu temsili anlatım Ankebut suresi 65. ayetle, Lokman suresinin 32. ayetinde de, fakat daha muhtasar olarak anlatılmaktadır. Ankebut, 65’te, Yunus Suresi 23’te ifade edilen ‘azgınlık yaparlar’ yerine, gemiden karaya inince ‘şirk koşarlar’ denmektedir. Dolayısıyla ‘azgınlık yapmak’ (bağy) şirkle tefsir olunmaktadır. Lokman, 32. ayette ise, ilk ikisinden farklı olarak, karaya ayak basınca, bir kısım yolcuların orta yolu tuttukları teslim edilmektedir. Diğerlerinin şirk koştukları ise kendiliğinden anlaşılmaktadır.

         Kur’an’ın bu temsili örneği, dîni Allah’a has kılmayan müşriklerin karakteristiklerini çok çarpıcı biçimde ortaya koymaktadır. Buradaki gemiyi aynı zamanda bir sembol olarak, dünya hayatında hastalık, tabii afet, savaş ve fakirlik gibi her türlü sıkıntıdan uzakta lüks içinde yaşanılan müreffeh bir yaşam, refah ve zenginlik olarak düşünebiliriz. Kısaca gemi temsili insanın, bedenen ve zihnen rahatlığını, kaygı ve kasavetsizliğini temsil etmektedir. Kur’an örneğinde, böyle bir vasatta insanların Allah’ı anmadıkları anlaşılmaktadır. Çünkü o anda Allah’a ihtiyaç duymamaktadırlar. Allah’a dua etmek, Allah’ı yardıma çağırmak için bir nedenleri yoktur! Dalgaların kuşatması ise, genel anlamda, insanın elindeki zenginlik ve saadet unsurlarının çıkması veya insanın başına ciddi felaketlerin gelmesi olarak anlaşılmalıdır. Bu durumda insan ister istemez Allah’ı hatırlamakta, artık Allah’dan başka hiç kimsenin, içine düştüğü felaketten kendisini kurtaramayacağını bilmektedir. Dolayısıyla Allah’a yalvarmaktan başka yapacağı bir şey yoktur. Bunun adı, yani istimdat edecek yegane merci olarak Allah’ı bilmek ise ‘dîni Allah’a has kılmak’ demektir. Fakat iman kalbine yerleşmemiş olan bu çıkarcı, bencil, kişiliksiz yaratıklar, başındaki felaket Allah’ın izni ile gider gitmez Allah’ı unutmakta, yine eskisi gibi Allah’dan müstağni olduğunu zannetmektedir. İşte insanın bu şirk bataklığında bocalama serüveni, gerçek hesabın görüleceği güne kadar böyle devam edip gidecektir...

 


Dini Allah’a Has Kılmak  (1)

Dini Allah’a Has Kılmak  (2)

Dini Allah’a Has Kılmak  (3)

Dini Allah’a Has Kılmak  (4)

 

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)