• Nombre de visites :
  • 3539
  • 24/10/2007
  • Date :

KADININ FİKRİ VE KÜLTÜREL SAHADAKİ ŞAHSİYETİ

kadın

  İslam kültürü ve tefekkürünün yayılması ve İslamî hükümler ile şer'i mefhumların beyanı hususunda dikkate değer çalışmalar göstermiş bir çok müslüman kadın vardır tarihte. Onlar, İslam'ı asıl kaynağından öğrenip üzerinde derince bir düşündükten sonra tıpkı seyyar bir medrese gibi Peygamber'in bizzat kendisinden öğrendiklerini topluma yaymaya çalışıyorlardı. Şimdi bu hususta bazı örnekler sunmaya çalışacağız:

  1.Bunların başında (hadis ravisi ve İslamî hükümlerin neşri sahasında) Hz. Fatıma-tüz Zehra'yı (a.s.) saymak gerekir. Hz. Fatıma babasından, oğullarından ve eşi Emir-el Müminin'den bir çok rivayet nakletmiştir. Ki onun naklettiği hadisleri Aişe, Selma, Ümmü Seleme ve Hüseyin (a.s.)'in kızı Fatıma da diğerlerine naklediyorlardı.

  2.Esma binti Ümeys de peygamberlerden bir çok hadis rivayet etmiştir. Ki Muhammed b. Cafer'in kızları Ümmü Muhammed ve Ümmi Cafer de ondan hadis nakletmişlerdir.

  3.Ümmü İshak da Peygamber'den hadis naklediyordu. Muhammed b. Abbas b. Velid de babası ile annesi Ümmü İshak'tan hadis naklediyordu.

  4.Peygamber'in ağzından hadis ve İslamî öğretileri nakleden kadınlardan biri de Yezid-i Ensari'nin kızı Esma idi. Esma bilgili, muhaddis, mücahit, değer sahibi, hatip, konuşmacı, akıl sahibi ve dindar bir kadın idi. Öyle ki ona "kadınların hatibi" lakabını vermişlerdi.

  Esma, günün birinde, Peygamber ashabın arasında hazır bulunduğu bir sırada Hazretin huzuruna vararak şöyle dedi: "Ey Resulullah, anam babam sana feda olsun. Ben kadınların temsilcisiyim. Allah-u Teala da seni tüm erkek ve kadınlar için göndermiştir. Biz de sana ve senin Allah'ına inanmış ve iman etmişiz.

  Ey Aziz Peygamber! Biz kadınlar perdeler arkasında mahsur ve gizli durumdayız. Erkeklerin ve onların evinin bekçisiyiz. Onların cinsel ihtiyaçlarını karşılıyoruz. Zor ve ağır şartlarda çocukların terbiye sorumluluğunu yükleniyoruz. Ama ne olmuş ki siz erkekler bizlerden üstün ve daha faziletli bir durumdasınız? Zira sizler Cuma ve cemaat namazlarına, topluma katılıyorsunuz. Hastaları ziyarette bulunuyor ve cenazeleri teşyi ediyorsunuz. Birbiri ardınca hacca gidiyorsunuz. Hepsinden önemlisi Allah yolunda cihad ediyorsunuz. Cihadın ecir ve sevabına nail oluyorsunuz. Halbuki o zamanlar biz de sizin malınızı koruyoruz. Çocuklarınıza bakıyoruz. Acaba bunca telaş ve zahmete karşılık biz de sizinle ecir ve mükafatta ortak mıyız?"

  Peygamber-i Ekrem (s.a.v.) bu sözleri işitince oradaki ashabına doğru dönerek şöyle buyurdu: "Acaba şimdiye kadar bundan daha güzel ve derin bir söz işittiniz mi? Dini mefhum ve ölçüler üzere böylesi konuşan bir başka kadın gördünüz mü?" Ashab şöyle cevap verdi: "Biz bir kadının bu kadar reşid ve kamil olabileceğini tahmin edemiyor ve bu kadar güzel konuşabileceğini ve hitap edebileceğini sanmıyorduk."

  O zaman Peygamber Esma'ya hitaben şöyle buyurdu: "Ey Hanım! Çok dikkat et ve bu dediklerimi temsilcisi olduğun kadınlara aynı şekilde duyur. Eğer kadınlar kocalarına karşı güzel bir şekilde davranır, onları kendi sahih ve asil amelleriyle hoşnut kılar ve onun rızasına ve gönlüne uyarlarsa kadınların bu amelleri erkeklerin tüm iyi amelleriyle bir ve eşit sayılır. Artık bu cihetten aralarında hiçbir farklılık ve imtiyaz söz konusu olmaz." Esma, "La ilahe illallah vallahu ekber" şiarları ile Peygamberin (s.a.v.) huzurundan ayrıldı.[1]

  Bu Esma, Resulullah'tan tam 81 hadis nakletmiştir. Yeğeni Mahmud b. Ömer-i Ensari, Beni Esed kabilesinden Ebu Süfyan, Abdurrahman b. Sabit-i Ensari, Mücahit b. Habib ve diğerleri de ondan bir çok hadis nakletmiştir.

Esma ilmi makamı, fesâhati ve hitabesinin yanı sıra özel bir cesaret ve kahramanlığa da sahib idi. Nitekim Yermük savaşına bizzat katılmış ve düşmanlarla savaşmıştır. İslam'ın aleyhine savaşan Rumlardan tam dokuz kişiyi çadır direklerinden biriyle öldürdü.

  Esma'nın bu konumu, kadının İslam'daki statüsünü tercim ve tecelli ettirmektedir bizlere, onun İslam'dan elde ettiği kudret, kuvvet ve büyük şahsiyetini göstermekte ve İslam'ın ona verdiği büyük ruhu hikaye etmektedir.

  5.Ebu Talib'in kızı Ali'nin (a.s.) cesur bacısı ve "Fahite" olarak tanınan Ümmi Hani de kocası "Hubeyre b. Amr'dan İslam'ı kabul etmediği için ayrılmış, boşanmıştı. Bu hanım da Peygamber'den (s.a.v.) 46 hadis rivayet etmiştir. Ebu Murre (Ümmü Hani'nin kölesi) Ebu Salih, Cu'de-i Mahzumi'nin (Ümmü Hani'nin oğlu) çocuğu, Cafer'in oğlu İbn-i Yahya ve Cafer'in torunu Harun, Abdullah b. Ayyaş, Abdullah b. Haris ve oğlu Abdullah, Şa'yi, Abdurrahman b. Ebi Leyla, Ata, Kureyb, Mücahit, Urve b. Zubeyr, Muhammed b. Akabe, Ebi Malik ve bir çok büyük şahsiyetler de Ümmü Hani'den hadis rivayet etmişlerdir.

  6.Kays b. Halid-i Kureyş-i Fehri'nin kızı Fatıma da Peygamber'den 34 hadis nakletmiştir. Kasım b. Muhammed b. Ebi Bekir, Ebu Seleme b. Abdurrahman, Said b. Müseyyib, Urve b. Zubeyr, Abdullah b. Abdullah, Esved b. Zeyd, Süleyman b. Yesar, Abdullah-i Behiyy, Muhammed b. Abdurrahman b. Sabit, Fatıma binti Kays'ın kölesi Selim ve bilahare Aişe, Ümmü Seleme ve diğerleri de ondan hadis rivayet etmişlerdir.

  7.Resulullah'ın meşhur ashabından biri olan Nesibe de (Haris-i Ensari'nin kızı) Resulullah'tan bir çok hadis rivayet nakletmiştir. Enes b. Malik Muhammed b. Sirin, Abdulmelik b. Umeyr Hafsa binti Sirin İsmail b. Abdurrahman b. Atiyye, Ümmü Serasil ve diğerleri de ondan bir çok hadis rivayet etmişlerdir.

  8.Peygamber'den (s.a.v.) hadis nakleden ve İslamî hükümlerin beyanında çaba gösteren kadınlardan biri de Berâ b. Makrur-i Ensari'nin kızı ve Zeyd b. Harise'nin eşi "Ümmü Bisr"dir. O da bilgili ve meşhur kadınlardan idi ki Peygamber'den on hadis nakletmiştir. Cabir b. Abdullah-i Ensari ve Mücahit b. Cübeyr de onun hadislerini başkalarına nakletmişlerdir.

  9.Haris b. Hazen-i Hilali'nin kızı Meymune de Peygamber'den b. Abbas, Yezid b. Şeddud, Abdurrahman b. Sabit ile Yezid b. Asamım (Meymune'nin yeğenleri), Ubeydullah-i Havelani, Meymune'nin cariyesi Nüdbe, kölesi Ata b. Yesar, Süleyman b. Yesar, İbrahim b. Sebak, Abdullah b. Utbe ve bilahare diğerleri de Meymune'den hadis nakletmişlerdir.

  10.Sad'ın kızı Meymune de Peygamber'in cariyesi idi. Resulullah'tan bir çok hadis nakletmiştir. Eyyüb b. Halid, Tarık, Abdurrahman, Hilal b. Ebi Hilal-i Medeni, Ebu Zeyd-i Zebi Abdülaziz'in kızı Amine, Ziyade b. Ebi Sure, Osman b. Ebi Sure ve diğerleri de ondan hadis rivayet etmişlerdir.

  11.Peygamber-i Ekrem'in eşi ve "Ümm-ül Müminin" olarak meşhur olan Ümm-ü Seleme de Peygamber'den, Ebi Seleme'den ve Fatımat-üz Zehra'dan (a.s.) tam 387 hadis rivayet etmiştir.

  Çocukları Amr ile Zeyneb, cariyesi "Benhan", kardeşi Amir b. Ümeyye, yeğeni Mas'ab b. Abdullah, kölesi Abdullah Rafi ile Naf'i, Sefine, Ebi Kesir, İbn-i Sefine Hasan-i Basri'nin annesi Hiyera, Numan b. Beşşaz, Üsame b. Zeyd, Haris-i Furas'ın kızı Hind, Şeybe'nin kızı Hafiyye, Ebu Osman-i Hüda, Hamid, Ebi Üsame (Abdurrahman b. Avf'ın çocukları) Said b. Müseyyib, Ebu Vail, Safiyye (Muhsen-i Şeb'i'nin kızı) Abdurrahman b. Abdullah, Urve b. Zubeyr, İbn-i Abbas'ın kölesi Kerib, Kubey'a (Zueyb'in oğlu) Beni Amr'ın mevlası Naf'i, Yağli b. Mumellek, Abdullah b. Abbas, Aişe ve Ebu Said-i Hudri de bu bilgin ve fedakar kadından bir çok hadis rivayet etmiştir.

kadinin fikri ve kültürel sahadaki şahsiyeti

  Sevgili okuyucular, bu canlı İslam mektebine iyice teveccüh ediniz ve bu bilgin ve akıllı kadınlarda tecessüm eden şeyin ne olduğunu iyice bir mütalaa ediniz. Onların bu büyük İslamî risalet hakkındaki liyakat ve kifayetlerini düşününüz. Onlar Peygamberin dilinden duydukları Kur'an'ı marifetlerini beyan ve tebliğ edicileri idiler.

Evet bu büyük makama ve önemli mevkie ulaşan sadece müslüman kadın idi. İslam'dan önce diri diri gömülen ve istidatları gelişmeden onunla olan ilişkilerini kesiyorlardı. Erkeklerin kölesi, kulu, malı, cahilane arzularının tatmin vesilesi olan kadın İslam sayesinde işte bu hale gelmişti. Muhtelif ümmet ve milletlerde ve bazı kanunlarda, insan olduğundan dahi şek edilen kadındı bu!

  Ama İslam, kadını kendi öğretileri ışığında yüceltti. Ona azamet ve insanlık makamını bağışladı. Öyle ki kadını ilahi risaletin bekçisi ve İslamî hüküm ve adabın beyan edicisi kılmıştır. Binaenaleyh kadın ve erkek, tebliğ risaleti ve İslamî mefhumlara davet hususunda eşittirler. İslam nuru daha da bir genişleyerek hem kadını ve hem de erkeği cehalet ve delalet uçurumundan kurtardı. İslam ve nübüvvet güneşi de, kadın ve hak yol ile yüce ve şerefli bir hayatı aydınlatmak ve nurani kılmak için doğdu. Bu yüzden İslam yolunda ellerinden geldiğince telaş ve çaba göstermelidirler.

  Sadr-ı İslam'daki bir çok kadının rivayet ve hadis nakli ile tebliğ ve irsal sahasında gösterdikleri onca faaliyet de müslüman kadınların mesuliyet, taahhüt, şuur ve aydınlatıcılığını sergilemektedir.

  Haris-i Ensari'nin kızı Ümmü Hiçam ile Haris-i Eslemi'nin kızı Sabia'ya da ravi kadınlar arasında yer vermek gerekir. Onlar da Peygamber'den on iki hadis nakletmiştir. Amr b. Abdullah-i Erkam, Mesruk b. Ecda, Zefzefi b. Evs, Ubeyd Ebu Suveyd, Amr b. Utbe b. Ferkad gibi Kufe ve Medine fakihleri bu iki müslüman hanımdan hadis nakletmişlerdir.

  12.Zubeyr b. Abdulmuttalib-i Haşimi'nin kızı, Mikdad b. Ömer'in hanımı ve Peygamber'in amcası kızı olan Zubaâ'de, Habeşe'ye ilk hicret edenler arasındaydı. Resulullah'tan ve eşi Mikdad'tan on bir hadi rivayet etmiştir. İbn-i Abbas, Aişe, kızı Kerime, İbn-i Museyyib, Urve b. Zubeyr ve A'rac da ondan hadis nakletmişlerdir.

Muhtelif zamanlarda ve çeşitli münasebetlerle Resulullah'ın huzuruna varan, hazretten İslamî hüküm ve meseleleri soran ve öğrenen ve diğerlerine de tebliğ eden diğer bazı müslüman hanımlar da şunlardır:

1.İshak-i Ahmesî'nin kızı Ümmü Hüsayn.

2.Ümmü Hakim b. Ümeyye

3.Muhacir kadınlardan olan Ümmü İshak-i Ganudi

4.Vaile b. Askef-i Leysi'nin kızı Esma

5.Peygamberin amcası Hamza b. Abdulmuttalib'in kızı Esma

6.Rakike'nin kızı Ümeyye

7.Habib b. Yessak-i Ensari'nin kızı İnsiyye

8.Ümmü Büceyd-i Ensari

9.Kays-i Ensari'nin kızı Havle

10.Süfyan-i Kureyş'in kızı Ümmü Osman ki Resulullah'a biat edenlerden idi. Hakeza İslamî öğreti ve marifetleri asıl kaynağından alan, tebliğ eden ve müslümanları aydınlatan bir çok müslüman kadın vardır tarihte.

  İşte burada diyoruz ki: Sadr-ı İslam'da müslüman kadın işte böyle idi. İslam tarihinde müslüman kadınların büyük bir şanı ve ebedi çehresi mevcuttur. Bugünün müslüman kadını da düşmana göğüs geren ve İslam'ın ihyası ve kelime-i tevhidin hakimiyeti yolunda kardeşinin, babasının ve oğullarının şehadetini gözleriyle gören o fedakar kadınların hatıra ve yadigârıdır.

  Bugün ne olmuş böyle ki müslüman kadın oturmuş ve sükut etmektedir. Kendi annelerinin yani Sadr-ı İslam'daki o fedakar kadınların yolunda yürümüyor. Kaybettiği o parlak tarihini yeniden elde etmek ve hayatın yüce mertebesine ulaşmak için günümüzün müslüman kadını kendine gelmeli ve Sadr-ı İslam'daki o müslüman ve fedakar annelerinin izinden yürümelidir.

  Ama bugün müslüman kadına ne olmuştur biliyor musunuz? Günümüzün müslüman kadını kendini unutmuş ve yavaş yavaş insani hakikat ve İslamî ruhundan uzaklaşmıştır. Kendisini de bir "kadın" olarak düşünmektedir. İşte sonunda da toplumsal dalgalar ve heveslerin esiri olmuş, sadece erkekleri ele geçirmeye çalışmaktadır.

  Tüm yalancı tebliğ ve her hilenin esiri haline gelmiştir. Bu yüzden de kendini kendi elleriyle öyle bir tutsak hale getirmiştir ki kendi kadınlığını bile unutur olmuştur. İnsani şahsiyet ve hayatını yok etmiştir. Öyle ki müstakil ve özgür bir kadın gibi azamet ve yüceliş yolunu tutmak istese de bir türlü muvaffak olamamaktadır artık. Erkeğin isyankar emellerinin kulu olduğu ve kirli arzularına uyduğu müddetçe de kadının insani ve hayati kaderi tehlikede olacaktır.

  O halde niye müslüman kadın kıyam etmiyor ve İslamî örtüsünü koruyarak kültürel ve ilmî bir hayata yönelmiyor? İslam'ın vacip ve gerekli kıldığı hicaba riayet etmiyor?

  Çıplaklık, ilim öğrenmenin şartı mıdır yoksa? Acaba kayıtsızlık, laubalilik ve iffetsizlik, ilim ve medeniyet ehli olmanın gereği ve şartı mıdır?

  Hayır! Binlerce defa diyoruz ki hayır! Çıplaklık ve kayıtsızlığın uzaktan ve yakından ilim ve medeniyetle hiçbir ilgisi yoktur. Bunun teşhis ve tespiti de kolaydır. Eğer müslüman kadın özüne döner ve erkeğin heveslerine alet olmadan insani değerlerine teveccüh edecek olursa, bu ilmi ve medeni düzeye de ulaşabilir yeniden.

Ama İslam düşmanları ilmi çıplaklıktan, kültür ve terakkiyi de fesat ve kayıtsızlıktan ayrı bir şey olarak kabul edemiyorlar bir türlü. Bu yüzden de kültür ve fesadı birbiriyle kaynaştırarak müslüman kadının makamını küçük düşürmeye çalışıyorlar. Bununla da Sadr-ı İslam'daki ilim ve kültür timsali Ümmü Ammare'nin (Nesibe) yerine günümüzde binlerce Ümmü Ammare'nin olmasını ve Hz. Ali'nin zamanında cihad ve fedakarlık timsali olan Erva'nın yerine bugün binlerce Erva'nın ortaya çıkmasını engellemeye çalışıyorlar.

  Evet, eğer biz böyle olacak olursak düşman vahşete düşer ve korkar. Müslüman kadının risaleti de budur zaten.

Müslüman kadının o yüce ve insani makamına kavuşması için sürekli bir cihad, mücadele, telaş ve çabası içine girmesi ve asla yorulmaması gerekiyor.

Şehid Bint-ül Hüda Sadr

[1] "Reyahin-uş Şeria c. 3, s. 347, "Üsd-ül Gâbe" c. 5, s. 399


MÜSLÜMAN KADIN

KADININ MEDENİ ŞAHSİYETİ

ERKEK KADIN SAYESİNDE MİRACA YÜKSELİR

 

 

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)