• Nombre de visites :
  • 9267
  • 18/2/2008
  • Date :

Persepolis 

Persepolis

   Perslerin Şehri olarak bilinen Persepolis antik kenti, kral saraylarını görmek isteyen turistlerle dolup taşıyor. Şehre hakim olan sarı rengin arasında tüm görkemiyle parıldayan şehir, duvarlarındaki kabartmalarla bir devrin ihtişamını gözler önüne seriyor.

   Türkiye’den başlayan ve İran’a kadar devam eden hummalı otobüs yolculuğum nihayet sonlanmıştı. Şiraz Terminali’ne geldiğimde yıllardır görmek istediğim ve adını her duyduğumda beni heyecanlandıran Persler’in o muhteşem şehri Persopolis’e gitmek için hemen bir araba bulmaya koyuldum. Birkaç denemeden sonda küçük, kırmızı, kırık dökük bir minibüs bulmayı başarmıştım. Civar köylere gidecek bir grup İranlıyla beraber, nihayet yola çıktım. Minibüsümüz o görüntüsüne hiç de uymayan bir hızla toprak yolları arşınlıyordu. Yolda herşey Şiraz'a hakim olan kum rengiyle kaplıydı. Bunaltan sıcaktan biraz kurtulmak için camları açtım. Ardından sert rüzgar rengi güneşten solmuş perdeleri havalandırarak yüzüme çarptı. Birden gözüm iki ünlü İran şairi Hafız'ın ve Sadi'nin kabirlerinine takıldı.

Persepolis

Şiraz’ın kavuran güneşi

   Minibüsten indiğimizde şehre daha 5-10 kilometre vardı. Bu yolu da, taksi ile aşmamız gerekiyordu. Bir arabayla anlaşıp başlıyorum Persepolis'e doğru yola koyulmaya. Taksideyken duyduğum ses yabancı gelmiyor. Biraz daha dikkatli dinledikten sonra İbrahim Tatlıses’in, İran’da pek meşhur olduğunu şoförden öğreniyorum. Kısa süreli şaşkınlığın ardından nihayet Persepolis kendini gösteriyor. O görkemli şehir ve 18 metrelik muazzam duvarları karşısında büyülenmemek mümkün değil. Uçsuz bucaksız geniş bir vadi ve sarp kayalıklar arasındaki saklı kent, tüm görkemiyle selamlıyor ziyaretçilerini. Bu arada tepedeki güneşin nasıl kavurduğunu ifade bile etmek mümkün değil. Fakat İranlılar bu sıcağa uyum sağlayamayan turistler için meydanlara büyük çeşmeler yaptırmış. Serinlemek isteyenler soluğu buz gibi akan bu suların yanında alıyor.

Persepolis

Perslerin muhteşem Şehri

  Persepolis'in uzun merdivenlerini adımlarken her basamakta görülen asker kabartmaları dikkat çekiyor. Bir merasim alayını karşılar gibi duran bu heykeller nedense herkesi ürkütüyor. İran'da bilinen adıyla “Taht-ı Cemşit” uzaktan görüldüğünden daha da heybetli. Girişte, cam üzerindeki bir plakada şehir planı olduğu gibi verilmiş. 150 yıl boyunca Pers İmparatorluğu'nun başkenti olan Persepolis, diğer bir adıyla “Taht-ı Cemşid”, M.Ö 6. yüzyıl sonlarına doğru Pers Kralı I. Darius (Dara) tarafından kurulmuş. Darius'tan sonra tahta çıkan Kserkes I (Xerxes, Serhas) ve Artakserkses (Ardaşir) şehri büyüterek harika anıtlarla doldurmuşlar. Fakat her güzellik gibi o da fazla korunamamış ve İ.Ö 331'de Büyük İskender'in hışmıyla yerle bir edilerek yakılmış. Yüzyıllar boyunca çöl kumlarını şehrin üstüne yavaş yavaş göndererek sanki gizli kalmasını istemiş fakat 1930'larda başlayan arkeolojik çalışmalarla şehir yeniden ortaya çıkarılmış. Bugün 125 bin metrekarelik yerleşimin hemen hemen tamamı temizlenmiş durumda.

Persepolis

Kral sarayları turist akınına uğruyor

   Şehrin yerleşim bölgesinden, uzaktaki tepelere bakılınca kralların sarayları görünüyor. Aslında burası kayalık dağın yamaçlarında, birbirinden 8-10 km uzaklıkta, kayaların oyularak yapıldığı ve saray görünümlü iki kaya mezardan oluşuyor. Frigya kral mezarlarına benzeyen bu mezarlar, "Taht-ı Cemşid" ve "Nakş-ı Rüstem" olarak anılıyorlar. Bu kral sarayları görünümündeki mezarlar, tepesi 473 metre uzunlukta, 86 metre genişlikte ve 13 metre yüksekliği olan yapay bir tepe üzerinde bulunuyor. Bunlardan biri Darıus I'in mezarı. Şehri gezen turistler tepelere çıktıklarında nokta gibi görünüyorlar. Mezarların kenarlarındaki, iki arslan kabartması yüzyıllardır sarayı koruyan muhafızlar gibi içeri girenlere bakıyor. Kentte hala yoğun bir restorasyon çalışması var. Eski şehrin yerleşim planı labirentlerle belirlenmiş. Bu, hem bende hem de ziyaretçilerde kaybolma hissi yaratıyor. Pers Kralı Darius, başka hiçbir sarayda görülmemiş ”Apadana” denilen ve 10 bin insanı alabilecek olan büyük kapalı salonu yaptırmak için Mısır'daki ocaklardan blok taşları getirterek bu taşları sarayında kullandırmış. Başınızı çevirdiğinizde Hazine Sarayı’nı ve geniş avlusuna açılan renkli, süslü alçılarla kaplı, dört büyük ahşap kapısını ayrı ayrı seyretmek mümkün. Birden dikkatimi hemen yanıbaşımda duran demir iskeletler çekiyor. Kabartmaların bir kısmının üzerini kaplayan bu demir yığının ne olduğunu öğrendiğimde ise; aldığım cevap bir hayli ilginç.

   Şah Rıza Pehlevi Dönemi’nde Pers İmparatorluğu'nun kuruluş yıldönümü için Persepolis'te görkemli bir tören düzenleniyor. Heykelleri de içine alan bir çadır kuruluyor. O günden bugüne de demir iskeletler ve beton pistler anı olsun diye kalıyor.

Persepolis

Antik kentin koruyucuları heykeller

   Gezerken devamlı yabancı turist grupları ve İranlı yerli turistlerle karşılaşıyorum. Bu arada kum rengindeki bütün şehrin, en uzağından bile farkedilebilecek bir kız, giydiği parlak yeşil, sarı simli elbisesi, keçelenmiş dalgalı kumral saçları ve yeşil gözleriyle hemen dikkatimi çekiyor. Yalnız ona baktığımı görünce hemen peçesini indirip yüzüne çeken bu kadının gözüme çarpan bu kısacık görüntüsü, İranlı kadınların aslında ne kadar güzel ve bakımlı olduklarını anlamama yetiyor. Sadece bir an için gördüğüm bu güzellikten, şehrin büyüsüne geçiyorum. Kentin büyük sütun kaideler, yaklaşık 20 metre yüksekliğinde. Çoğunun üzerinde Persler’in inançlarını yansıtan heykeller bulunuyormuş önceden. Bunlar iyilik sembolü olan yarı insan bir savaşçı ile kötülük sembolü olan bir canavarın mücadelesini anlatıyormuş. Şimdi bunlardan geriye sadece uzun sütunlar kalmış. “Kisra Kapısı” adı verilen iki taş blok arasından geçerken, kapıyı oluşturan sütunların içinden fırlıyacakmış gibi iki yanında da öküz gövdeli, sakalları olan insan başlı kabartmalar duruyor. Yine bir taş blok üzerinde elinde meşalesi ile bir hükümdar kolunu kaldırmış. En çok ilgiyi, Kisra Kapısı'ndan daha büyük olan, iki sütunlu, içinde kanatlı at kabartmalarının olduğu kalıntıydı.

Persepolis

Kabartmalar günlük hayatı yansıtıyor

  Antik şehrin en büyüleyici tarafı tüm duvarlarında kabartmalar olması. Bunlar Persler’in günlük yaşamlarını, inançlarını, insan tiplerini, hediye kültürlerini ve toplumdaki hiyerarşiyi simgeliyor. Asker kılığında görünen insan figürleri de, oka, kılıca, baltaya benzeyen silahlarla kuşanmışlar. Başka bir kabartmada ise; tipleri farklı insan figürlerinin ellerinde tabaklar, yanlarında keçi, kuzu, inek, koyun gibi hayvan figürleri ile tek sıra halinde tasvir edilmiş. Sanki hükümdara bunları hediye olarak sunmak üzere bekliyorlarmış gibiydiler. Şehrin içinde de, yine her merdiven basamağına yapılmış asker kabartmaları vardı. Hepsi aynı tipte ve aynı yöne bakıyorlar. Şehri gezerken en son, kazı çalışmalarında değerli görülen kalıntıların olduğu müzeye girmek için arka tarafa doğru gittik, fakat müze kapalıydı. Bizde tek tük yetişmiş ağaçların gölgesinde biraz dinlenip, dışarıdan müzeye bakmakla yetindik ve aynı zamanda “Zam Zam” yani “Coca Cola “ içerek içimizi serinlettik. Ardımızda İran’ın güzelliklerini bırakarak dönüş yoluna koyulduk.

Necla Polat

 

Taht-ı Cemşid

Sa’di Anıt-mezarı

Şah Çerag Türbesi

Bazar-e Vekil (Vekil Pazarı)

Hacu Köprüsü

Si-o-se Pol

Çehel Sütun (Kırık Sutun) Sarayı

Ali Kapu İsfahan

Şeyh Lutfullah Camii

Sa’dabad Sarayı Müzesi

Şehit Mutahhari Medrese ve Camii

Azadi (Özgürlük) Meydanı

Hz. Abdul Azim Asitanesi

Mescidi Camii Varamin

Demavend Dağı

İmam Humeyni Mescidi

Gülistan Sarayı

Kandovan - Tebriz

İl Gülü Tebriz

Emir Cakmak Mescidi (Yeni Camii Mescidi)-Yezd

İRAN SANAT GEZİM

Resim Galerisi

 

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)