• Nombre de visites :
  • 921
  • 27/11/2016
  • Date :

Ehl-i Beyt'in dilinden Resulullah 

ehl-i beytin dilinden resulullah
Sefer ayının 28i Resul-i Ekrem'in vefatı ve aziz torunu İmam Hasan'ın şehadetidir...  
Allah Resulü'nün yüce şahsiyetini tanımak ve anlamak istiyorsak, bunun için en lâyık, en yetkili merci, onun ilim ve irfanının varisleri olan Ehl-i Beyti'nden başka kim olabilir ki? Yine Resulullah'ın Ehl-i Beyti'nin fazilet ve makamlarını bizlere Allah Resulü'nden daha iyi tanıtabilecek kim olabilir ki?
 
Bu yazıda, önce Ehl-i Beyt'in dilinden Resulullah'ın yüce şahsiyetini sonra da Hz. Nebi'nin dilinden Ehl-i Beyt'i sizlere tanıtmaya çalışacağız. Kaynaklara müracaat eden herkes her iki konuda da onlarca hadis bulunduğunu rahatlıkla görebilir. Tabiî, bizim bunların hepsine bir makalede yer vermemiz mümkün olamayacağı için, bunlardan sadece bir kısmını seçerek sizlere takdim etmeğe çalışacağız.
 
İki bölümde sunacağımız bu hadislerin yirmi tanesi Resulullah hakkında, yirmi tanesi de Ehl-i Beyt hakkında olacaktır ki toplam kırk hadisi oluşturacaktır.
A) Ehlibeyt'in Sözlerinde Resulullah
 
1) Hz. Emirü'l Müminin Ali (a.s):
 
"Ey yayılacak şeyleri yayan, ey yüceltilecek şeyleri yücelten, ey gönülleri yaratılışına, istidadına göre kötü yahut iyi kabiliyette yaratan, kulun ve resulün Muhammed'e en yüce rahmetlerinle rahmet et, en bol bereketlerinle bereketler ver. Odur; kendinden önce gelip geçen peygamberlerin sonuncusu, kapanmış şeyleri açan, hakkı hak üzere ilân edip yayan, ortaya koyan. Odur; batılların coşup köpürüşlerini gideren, sapıklıkların saldırışlarını kırıp geçiren. Peygamberliği yüklenmiştir de senin emrini yerine getirmiştir; tez davranmıştır da rızan neredeyse, neye yönelikse onda acele etmiştir. İlerlemekte geri kalmamıştır; azminde gevşek davranmamıştır. Vahyine mazhar olmuş, onu bildirmiş, ahdini yerine getirmiştir; emrin ne ise o yola gitmiştir. Sonunda din ateşini yalım yalım alevlendirmiş, ana yoldan gitmeyenlere yol göstermiştir de gönüller, sınanmalara, suça batmalar uğradıktan sonra hidayete ermiştir. Apaçık bayrakları dikmiştir, apaydın hükümleri bildirmiştir.
 
Odur; emniyete eriştirilmiş, güvenliğe kavuşturulmuş eminin. Odur; senin gizlenmiş, saklanmış bilginin hazinedarı. Odur; herkese yaptığının karşılığı verilecek günde tanığın. Odur; hak üzere gönderdiğin. Odur; halka gönderdiğin resulün.
 
Allah'ım! Manevî gölgende geniş mi geniş bir yer ver ona, ihsanından olasıya hayırlar üstüne hayırlar ihsan et ona. Allah'ım! Kurduğu yapıyı yapı yapanların yapılarından daha yücelt; derecesini katında yükselttikçe yükselt; ışığını ışıttıkça ışıt; onu elçi olarak gönderdiğinde karşılık tanıklığını kabul et; sözünü razılığınla makbul et, sözü adalete tam uygun olsun, gerçeği batıldan ayırsın, bölsün. Allah'ım! Güzel yaşayış, nimetler elde ediş yurdunda, dilenen zevklere, istenen lezzetlere nail olarak, tam inanca, yücelikler bağışlarına kavuşarak onunla bizi buluştur, bizi ona kavuştur."[i]
 
2) Hz. Emirü'l Müminin Ali (a.s):
 
"Allah-u Tealâ, Muhammed'den (s.a.a) daha üstün ve daha hayırlı bir varlık yaratmamıştır."[ii]
 
3) Hz. Emirü'l Müminin Ali (a.s):
 
"Hiç şüphesiz, Allah-u Tealâ, Muhammed'i -Allah'ın salâtı ona ve Ehl-i Beyt'ine olsun- kullarını insanlara kulluk etmekten kurtarıp kendi kulluğuna, kullarının ahitlerinden çıkarıp kendi ahitlerine ve kullarının itaatinden çıkarıp kendi itaatine ve kullarının hâkimiyetinden çıkarıp kendi hâkimiyetine dahil etmek için gönderdi."[iii]
 
4) Hz. Emirü'l Müminin Ali (a.s):
 
"Allah'ın salâtı ona ve soyuna olsun, Resulullah'a ne kadar yakın olduğumu, onun katında nasıl bir mertebeye ulaştığımı bilirsiniz. Çocuktum henüz, o beni bağrına basardı; yatağına alırdı; vücudunu bana sürer, beni koklardı. Lokmayı çiğner, ağzıma verir, yedirirdi. Ne bir yalan söylediğimi duymuştur, ne bir kötülük ettiğimi görmüştür. O, sütten kesildiği andan itibaren Allah, meleklerinden pek büyük bir meleği ona eş etmişti; o melek, gece-gündüz ona yücelikler yolunu gösterirdi; âlem ehlinin en güzel huylarını belletirdi. Ben de her an, devenin yavrusu nasıl anasının ardından giderse, onun ardından giderdim. O, her gün bana huylarından birini belletir, ona uymamı buyururdu. Her yıl Hira Dağına çekilir, kulluğa koyulurdu. Onu ben görürdüm, başkası görmezdi. O gün İslâm, Allah'ın salâtı ona ve soyuna olsun, Resulullah'la Hatice'den başkasının evinde yoktu; ben de onların üçüncüsüydüm. Vahiy ve peygamberlik nurunu görürdüm, peygamberlik kokusunu duyardım. Ona vahiy gelirken Şeytan'ın feryadını duydum da; 'Ya Resulullah! dedim, bu feryat nedir?' Buyurdu ki: 'Bu feryat eden Şeytan'dır; kendisine halkın kulluk etmesinden ümidini kesti artık. Sen benim duyduğumu duymadasın, gördüğümü görmedesin; ancak sen peygamber değilsin; fakat vezirsin ve hayır üzeresin.'
 
Kureyş'in ileri gelenleri ona geldiğinde onunla beraberdim. 'Ya Muhammed! Sen atalarından ve ailenden hiç kimsenin yapmadığı büyük bir iddiada bulunuyorsun. Biz senden nebi ve resul olduğunu bilmemizi sağlayacak bir şey göstermeni istiyoruz. Eğer yapmazsan, seni sihirbaz ve yalancı biliriz.' dediler. Resulullah; 'Ne istiyorsunuz?' dedi. 'Bizim için şu ağacı köküyle beraber söküp elinde tutmanı istiyoruz.' dediler. O; 'Allah şüphesiz her şeye kadirdir; eğer Allah sizin için bunu yaparsa, hakka iman ederek şehadet eder misiniz?' dedi. 'Evet' dediler. 'İstediğinizi size göstereceğim, hayra dönmeyeceğinizi de biliyorum. İçinizde Bedir'de kuyuya atılacak, Hendek'te hiziplere ayrılacak kimseler var.' dedi. Sonra; 'Ey ağaç! Eğer Allah'a ve ahiret gününe iman ediyor ve benim Allah'ın Resulü olduğumu biliyorsan, Allah'ın izniyle kökünle beraber sökül ve önümde dur.' dedi. O, onu hak ile göndermişti, ağaç köküyle birlikte sökülecekti. Şiddetli bir gök gürültüsüyle kuşun kanatlarını çırpması gibi kısa bir anda sökülüp geldi ve titreyerek Resulullah'ın önünde durdu. En yüksek dalı Resulullah'ın üzerine, bazı dalları da benim omuzlarıma geldi. Ben Resulullah'ın sağındaydım. Kavim bunu gördüğü zaman kibirlenip böbürlenerek; 'Ona emret tekrar gelsin, fakat yarısı orada kalsın.' dediler. O da bunu emretti. O da daha şaşırtıcı bir şekilde daha şiddetli bir sesle yarım olarak geldi; nerdeyse Resulullah'a sarılacaktı. İnkâr ve kibir dolu olarak; 'Tekrar bu yarısına emret de geldiği gibi öbür yarısına dönsün.' dediler. Resulullah, o yarıya emretti ve o da döndü. 'Allah'tan başka ilâh yoktur, ben sana iman edenlerin ilkiyim ya Resulullah.' dedim. 'Sözünü yüceltmek, nübüvvetini tasdik etmek için Allah'ın emriyle bu ağaca yapacağını yaptığını ikrar edenlerin de ilkiyim.' dedim. Kavmin hepsi birden; 'Hayır, sihirbaz ve yalancıdır. Sihrinin şaşırtıcılığı bu işi kolaylaştırdı. Bu işinde ancak bunun gibiler sana inanabilir (beni kastediyorlardı).' dediler.
 
Gerçekten de ben, o toplumdanım ki Allah yolunda onlar, kınayanın kınayışına aldırış etmezler; yüzleri gerçeklerin yüzleridir; sözleri hayırlı kişilerin sözleri. Geceyi kullukla geçirip mamur ederler; gündüzü hidayetle geçirip uyanlara yol gösterirler. Onlar, Kuran'ın ipine sarılmışlardır; Allah'ın buyruklarını Resulü'nün sünnetlerini diriltirler. Ne ululanırlar, ne yüce görürler kendilerini; hıyanette bulunmazlar, bozgunculuk etmezler. Kalpleri cennetlerdedir, bedenleri kullukta."[iv]
 
5) Hz. Emirü'l Müminin Ali (a.s):
 
"Allah'ın Resulü, insanların en cömerdi, göğsü en geniş olanı, en doğru konuşanı, verdiği söze en çok sadık kalanı, en yumuşak davrananı ve en haysiyetli ve şerefli olanıydı. Onu ilk defa gören, heybetine kapılırdı. Sonra onunla kaynaşıp yakından tanıdığında, onu severdi. Ben, ne ondan önce, ne de ondan sonra, onun gibi birisini görmedim."[v]
 
6) Hz. Emirü'l Müminin Ali (a.s):
 
"Resulullah (s.a.a), yerde yemek yerdi, kul gibi otururdu, ayakkabısını kendisi tamir ederdi, elbisesini kendisi yamardı, eğersiz binerdi bineğine; biri daha varsa ardına bindirirdi. Evinin kapısına, üstünde resimler bulunan bir perde asılmıştı; zevcelerinden birine; 'Şunu kaldır; zira ona baktıkça dünya ziynetlerini hatırlıyorum.' buyurmuştu. Dünyayı gönlünden çıkarmıştı; onu anmayı hatırından geçirmezdi. Dünyayı o kadar gözden çıkarmıştı ki, ne gönül bağlayacağı güzel bir elbisesi vardı, ne de üstüne oturacağı bir sergisi."[vi]
 Musa Aydın Hoca-"Ehl-i Beyt'in dilinden Resulullah" adlı hadis araştırmalarından bölümler
________________________________________
[i]- Nehc'ül-Belâğa, 71. Hutbe.
[ii] - el-Kâfi, c.1, s.440.
[iii]- el-Kâfi, c.8, s.386.
[iv]- Nehc'ül-Belâğa, 192. Hutbe.
[v]- Mekarim'ül-Ahlâk, c.1, s.51
[vi]- Nehc'ül-Belâğa, 160. Hutbe.
Ehlader

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)