• Nombre de visites :
  • 4201
  • 16/1/2014
  • Date :

Mezhebî Değerlere Saygı

mezhebî değerlere saygı

Mezhebî  ve kutsal değerlere saygı göstermek, onları anmak ve buna değer vermek İslam’ın önem verdiği konulardan biridir. Dalayısıyla, bedenin herhangi bir yerini, hangi dilde yazılırsa yazılsın "Allah" ismine ve on dört Masum'un (a.s) mübarek isimlerine abdestsiz olarak dokunmak (birçok fakihin fetvasına göre), camiye veya Masum İmamların (a.s) harem-i şeriflerine cünüplü olarak girmek ve buralara ihtiramsızlık etmek haramdır. Bu tür hükümler, bu mukaddes değerlerin saygınlığını korumamız gerektiğini göstermektedir.

Büyüklerimiz bu konuya çok önem verirlerdi. Nitekim, Ayetullah Uzma Burucerdî (r.a) hakkında nakledilen şu hikâye bu konuya açık bir örnek oluşturmaktadır:

Bir gün Suudi Arabistan Kralı, İran’ı ziyarete gelmişti. Kral, Şia dünyasının o dönemki taklit mercii olan Ayetullah Uzma Burucerdî’ye (r.a) birtakım hediyeler gönderdi. Ayetullah Burucerdî (r.a), bu hediyelerin arasından birkaç Kurân-ı Kerim ve Kabe’nin perdesinden bir parçayı alarak diğerlerini geri gönderdi. Arabistan kralının görüşme talebini de reddetti. Bunun sebebi sorulduğunda ise şöyle dedi: "Bu şahıs (Suudi Arabistan Kralı), Kum’a gelirse Vahabî olduğundan Hz. Masume’nin (s.a) ziyaretine gitmeyecektir. Bu da Hz. Masume’nin (s.a) değerli makamlarına hakaret sayılır. Hz. Masume’ye karşı yapılan böyle bir davranışı benim kabul etmem mümkün değildir."[1]

İslam İnkılabı rehberi İmam Humeynî (r.a), her zaman Hz. Masume’nin Harem-i Şerifi’ni ziyarete gelir, büyük bir saygı içerisinde türbeyi öperdi. Kendi kabrinin Hz. Masume’nin türbesinin yanında olmamasını istemesinin sebebi, belki de Hz. Masume’nin manevî huzuruna ihtiramsızlık olabileceği ihtimalinden dolayıdır. Zira yüz binlerce insanın onun mezarına ziyarete gelmesi veya resmî ziyaretlerde devlet erkanlarının gelip gitmeleri vs. olaylar, tabii olarak Hz. Masume’nin Harem-i Şerifi’ne gösterilen saygıyı azaltabilirdi. Kendini Ehl-i Beyt’e (a.s) hizmete adamış bu büyük taklit merciinin ise böyle bir şeyi kabul etmesi mümkün değildi.

Büyük Şia mercilerinden Merhum Ayetullah Uzma Necefî Mer'aşî (r.a), yaklaşık olarak 60 yıl, yaz-kış demeden Hz. Masume’nin hareminde cemaat namazı kılmak için erkenden Harem'e gelir, kapı açılmadığı zamanlar kapının yanında beklerdi.[2]

Bir keresinde kendim, bu büyük taklit merciinin abâsını başına atmış bir vaziyette, avlu kapısının arkasında büyük bir tevazu içerisinde hizmetçinin kapıyı açmasını beklerken görmüştüm. Adeta Hz. Masume’nin evinin kapısında ona sığınmış zavallı fakir bir ihtiyar gibiydi.

Bu büyük taklit mercii kendi vasiyetinde şöyle diyordu: "Cenazemi halam Masume’nin türbesinin karşısına bırakın. İmamemin bir ucunu türbeye, diğer ucunu da tabutuma bağlayın ve daha sonra Mevla'm Hz. Hüseyin’in (a.s) kendi ailesiyle yaptığı son veda görüşmesinin mersiyesini okuyun."[3]

Görüldüğü gibi, ilim ve amel ehli değerli âlimler, kutsal değerlere böyle saygı gösterirler, dinin şiarlarını bu şekilde yüceltirlerdi.


[1] -Ayetullah Uzma Şeyh Lütfullah Sâfî Gulpaygânî'nin dilinden.

[2] -Ber Setig-i Nur, s.70-71 (Merhum Ayetullah Uzma Seyit Şahabuddin Mer'aşî Necefî'nin hal tercümesi(

[3] -Aynı kaynak, s.131.

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)