• Nombre de visites :
  • 5508
  • 15/1/2014
  • Date :

Bakara Sûresi

bakara sûresi

Bu sure belli aralıklarla ve dönem dönem indiği için bir hedef üzerinde yoğunlaşmaz. Ancak surenin geneli açısından belirgin bir hedefin olduğunu söyleyebiliriz. Bu hedef doğrultusunda Allah'a yönelik kulluğun bir gereği olarak kulun Allah'ın indirdiği ve peygamberleri aracılığıyla duyurduğu her şeye inanması, vahiyler ve peygamberler arasında bir ayırım gözetmemesi vurgulanmakta, buna bağlı olarak da kâfirler ve münafıklar azarlanmakta, Allah'ın dininde ayırımcılık icat ettikleri ve peygamberler arasında ayırım gözettikleri için Ehlikitab'a mensup topluluklar kınanmaktadır.

Bu husus iyice vurgulandıktan sonra da birtakım pratiğe dönük hükümlerin açıklanmasına geçiliyor. Kıble değişikliği, hac, miras ve oruç hükümleri gibi.. 

Yüce Allah, Bakara suresinin giriş kısmındaki on dokuz ayette, müminlerin, kâfirlerin ve münafıkların durumunu tasvir ederken takvaya özgü beş özellik sıralıyor. Bunlar; gaybe inanmak, namaz kılmak, yüce Allah'ın rızk olarak verdiği şeyleri hayır amaçlı olmak üzere harcamak, Allah'ın peygamberlerine indirdiği kitaplara inanmak ve ahirete en ufak bir kuşku duymayacak biçimde kesinlikle iman etmektir.

Sonra yüce Allah, onları Rableri tarafından bir hidayet üzere olmakla nitelendiriyor. Bu da gösteriyor ki, onların bu onur verici niteliklerle nitelendirilmelerinin sebebi, yüce Allah tarafından bir hidayete konu olmalarıdır. Ancak yüce Allah, daha önce de bu kitabın söz konusu muttakiler için bir hidayet, bir yol gösterici olduğunu bildirmiştir. Bununla anlıyoruz ki, bu hidayet öncekinden ayrıdır ve muttakiler, iki hidayete muhataptırlar. Birinci hidayet sayesinde muttaki niteliğini kazanmışlardır. 

İkincisini de yüce Allah takvadan sonra onlara bahşetmiştir ve bu sayede muttakilerin kâfirler ve münafıklarla karşılaştırılmaları mümkün olabilmiştir. Aynı şekilde yüce Allah, kâfirleri ve münafıkları iki sapıklık ve iki şaşkınlık içinde olmakla nitelendiriyor. Birinci sapıklık, küfür ve nifak gibi kötü niteliklerine sebep oluyor. İkincisi ile de birinci sapıklıkları pekiştiriliyor.

Onlar bu ikinci sapıklık niteliğini küfür ve pıklıkları pekiştiriliyor. Onlar bu ikinci sapıklık niteliğini küfür ve nifak niteliklerin gerçeklik kazanmasından sonra alıyorlar. Nitekim yüce Allah kâfirler hakkında şöyle buyuruyor: "Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir, gözlerinde de perde vardır." (Bakara, 7) Burada yüce Allah mühürlemeyi kendisine, perdeyi ise onlara mal ediyor.

Münafıklar hakkında da şöyle buyuruyor: "Onların kalplerinde hastalık vardır. Allah da hastalıklarını artırmıştır." (Bakara, 10) Birinci hastalığı onlara izafe ediyor, ikinci hastalığı ise kendisinin meydana getirdiğini vurguluyor. Bu husus bir ölçüde yüce Allah'ın şu sözünde de belirginlik kazanıyor: "Onunla birçoğunu saptırır ve yine onunla birçoğunu yola getirir. Onunla sadece fasıkları saptırır." (Bakara, 26) Şu ayet-i kerime de bu hususa yönelik bir işaret içermektedir: "Onlar eğrilince, Allah da kalplerini eğriltti." (Saff, 5) Kısacası, kâfirler ve münafıklar iki sapma ile karşı karşıya oldukları gibi, muttakiler de iki hidayetle karşı karşıyadırlar.

Öte yandan, ikinci hidayet Kur'ân aracılığıyla gerçekleşirken, birinci hidayet Kur'ân'dan önce ve dejenere olmamış fıtrat sayesinde gerçekleşir. Fıtrat, bozulmadığı takdirde, zatı itibariyle dışındaki bir etkene muhtaç olduğunu görür. Aynı şekilde onun gibi his, vehim veya akıl ile algılanabilecek şeylerin de, ihtiyaç zincirinin son bulduğu noktada, dışlarındaki bir varlığa muhtaç olduklarını teslim eder. Dolayısıyla fıtrat, duyuları tarafından algılanmayan görünmez bir varlığa inanır. Her şeyin bu varlıktan geldiğini ve onda noktalanacağını kabul eder. Bu varlık, yaratıklarının ihtiyaç duydukları hiçbir şeyi ihmal etmediği gibi, insanları helâk edici ameller ve huylardan kurtaracak şeye hidayet etmeyi de ihmal etmediğini kavrar.

İşte bu, dinin temelini oluşturan tevhit, nübüvvet ve mead (ahiret) inancıdır. Bu inanç da, yüce Allah'ın Rablığı karşısında huzû ve huşû sunmayı; mal, mevki, ilim ve fazileti de bu hususun canlandırılıp yaygınlaştırılması için kullanmayı gerektirir. Bu iki husus ise, namaz ve infak şeklinde somutlaşmaktadır. Böylece öğrenmiş bulunuyoruz ki, burada yüce Allah'ın onlar için sıraladığı nitelikler, bozulmamış fıtrattan kaynaklanan niteliklerdir. Ayrıca yüce Allah, onlara ek bir vaatte bulunuyor ve bunu dahidayet olarak nitelendiriyor.


DEHR SURESİ

Hz.Alinin Mushafının Özellikleri

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)