• Nombre de visites :
  • 2166
  • 18/2/2012
  • Date :

Nehc’ül- Belağa’da Hitâbenin Rolü -1

nehc’ül- belağada hitâbenin rolü

Müminlerin Emiri Ali (a.s) şöyle buyurmuştur:

“ve şüphesiz ki biz sözün emirleriyiz. Söz, köklerini bizde saldı, dalları üzerimize sarktı.”‌

Konumuz “Nehc’ül- Belağa’da hitâbenin rolüdür. Nehc’ül Belağa, değerli âlim Seyyid Razi’nin, içinde müminlerin Emiri Ali (a.s)’ın hutbelerinden, mektuplarından ve kısa sözlerinden seçmeleri topladığı ve bu isimle adlandırdığı bir kitaptır. Gerçekten de bu isim, Müminlerin Emiri Ali (a.s)’ın bu seçilmiş sözlerine haklı olarak ve yerinde verilen çok güzel bir isimdir. Zira kimse, Müminlerin Emiri Ali (a.s)’ın, Kur’an ve Peygamber (s.a.a)’in dengi, Müminlerin Ya’sub’u, (büyük önderi) ilmin ölçüsü, cennet ve cehennemin paylaştırıcısı ve dinin kemâle erme, nimetlerin tamamlanma vesilesi olduğunda şüphe etmemektedir. Elbette ki, böylesi yüce bir şahsiyetin sözleri de kendisi gibi sözlerin emiri, üstünü ve en güzeli olacaktır.

Makalemizin konusu hitâbedir. Hitâbe, bir tür konuşma ve beyan çeşididir. İnsanların dünyadaki diğer varlıklardan en önemli ayırımı, beyan nimetidir. Beyan, bir beyinden bir beyine düşüncelerin geçiş yoludur. Bazen beyan, insanların günlük ihtiyaçlarını, fikirlerini ve seçkin duygularını beyan ettikleri sıradan konuşmalar türündendir. Burada önemli olan, düşüncenin karşı tarafa aktarılmasıdır. Bu tür beyan üslubunda bazen düşünceye ilaveten bir takım duygular da muhataba intikal etmektedir. İkinci tür beyan, hakların açıklanması ve kanunların yazılımı makamında kullanılan beyan üslubudur. Bu beyan türünde açıklamalar oldukça ince elenip sık dokunulmakta ve tüm sınıflandırmalara uyulmaktadır. Bu beyan türü, hakların darbe yemeyeceği; çatışma ve sürtüşmelerin gerçekleşmeyeceği bir tarzda ifade edilmektedir. Burada artık duygu, his ve heyecandan eser yoktur; ama, hitâbe kendine özgü bir beyandır. Yâni hitabede düşünce, fikir ve algıların intikaliyle muhatabın anlayış sahası, güçlü bir konuşmacının sultasına girmekle birlikte, duygu ve his iklimi üzerindeki hâkimiyetini de harekete geçirmektedir. Öyle ki, karşı taraf konuşmanın cazibesine kapılmakta, kendinden geçmektedir. Güzel hitabenin öyle bir etkileyici gücü vardır ki, muhatap iradesiz bir şekilde sözün içeriğine teslim olmakta, hatta kendini tutamayarak feryat etmekte, gözyaşı dökmekte, kalbi çarpmakta ve kaybettiğini bulur gibi olmaktadır. Oysa bu söz sıradan bir şekilde eda edilmiş olsaydı, sadece fikir ve düşünceler aktarılmış olacaktı. Ama şimdi duygular, konuşmacının hakimiyeti altına girmiş ve karşı taraf adeta kendinden geçmiştir. Öyle ki zamanın geçişini ve mekanın durumunu unutmuş, belagatta güçlü bir konuma sâhip olan hatibin sözünün sihrine kapılmıştır.

Müminlerin Emiri Hz. Ali (a.s)’ın Nehc’ül- Belağa’sı da, hitâbe dalında bu niteliklere sâhiptir. Siyaset, iktisat, İslâmi kültür, sosyal olaylar, ezilen insanların hakkını korumak, zâlimlere darbe vurmak, uyuyanları uyandırmak, iradeleri harekete geçirmek ve düşüncelere inanmak hususunda son derece güçlü özelliklere sâhiptir. Dolayısıyla da dinleyeni tüm gücüyle harekete geçirmektedir.


Nehc-ul Belağada İman

Nehc-ul Belağada İlim

Nehcül-Belağa Sarihleri

Nechul Belağada İslam Dini

Nechul Belağada Nübüvvet

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)