• Nombre de visites :
  • 2278
  • 12/9/2011
  • Date :

 Nehcül-Belağada Akıl ve Bilgi -2

 nehcül-belağada akıl ve bilgi

Ey Kümeyl, ilim maldan hayırlıdır; ilim seni korur, sense malı korursun. Mal, vermekle azalır, ilim öğretmekle çoğalır. Mal sahipleri malın zevaliyle zeval bulup giderler.

Ey Ziyâdoğlu Kümeyl, bilgiyi elde etmek, adeta dindir ki Allah'a onunla yol bulunur. İnsan, yaşarken onunla tâat elde eder; ölümünden sonra da iyilikle, hayırla anılır. İlim hâkimdir, malsa hüküm altındadır, mağluptur.

Ey Kümeyl, malları hazinelerde biriktirenler, diriyken ölmüşlerdir; bilginlerse dünya durdukça yaşarlar. Kendileri yok olup gitmişlerdir, fakat eserleri yüreklerde mevcuttur. (Göğüslerine işaretle) Burada öylesine derin, öylesine geniş bir bilgi var ki ne olurdu, bunu anlayabilecek biri bulunsaydı. Evet, tez anlar birini buluyorum, fakat emin değilim ondan, din hükümlerini dünyaya âlet edebilir; Allah'ın nimetleriyle Allah kullarına, Allah'ın delilleriyle Allah'ın dostlarına karşı üstünlük davasına girişebilir. Yahut gerçeğe sahip olanlara boyun eğen, fakat önüne ardına dikkat etmeyen, can gözü açık olmayan, daha başlangıçta şüpheye düşüp gönlünden işkillenen birini bulabiliyorum. Oysa ne buna inanılabilir ne ona. Yahut da dünya lezzetine sarılan, hemencecik şehvetlere atılan, yahut da mal mülk toplamaya hırsı olan birini buluyorum; oysa bu ikisi de hiç bir hususta dine riayet edenlerden değildir. Bu iki bölük, ancak otlayan hayvanlara benzer. İşte ilim, ilim ehlinin ölümüyle böylece ölür gider.

Allah'ım, evet; yeryüzü, Allah için delil ve hüccet olan, onun adına kaim bulunan birisinden hali kalmaz; o, ilmi ve dini ayakta tutar; ama meydanda olur, bilinir, tanınır yahut hikmete mebni korkar görünür, gizlenir. Allah'ın hüccetlerinin, Allah'ın apaçık delillerinin batıl olmaması için hüküm budur, böyledir. Ama bu, niceye bir böyle sürür gider? Andolsun Allah'a ki onların sayıları azdır. Allah katında dereceleri pek büyüktür. Allah delillerini, onlara bezeyenlere ısmarlayıncaya, kendi benzerlerinin gönüllerine verinceye dek onlarla korur. Allah onların can gözlerini açar, bilgiyi onlara sunar; onlar da yakin ruhuyla kuvvetlenirler; güçlükleri kolay görürler, bilgisizlerin kaçındıkları, hoş görmedikleri şeyler hoş görünür onlara; canları yüceler yücesi olan yakınlık duraklarında olduğu halde bedenleriyle dünya ehlinden görünürler, onlarla görüşüp konuşurlar. İşte bunlardır Allah'ın halifeleri, yarattığı yer yüzünde. Bunlardır halkı dinine çağıranlar. Ah, ah, ne de özlerim onları görmeyi. Ey Kumeyl, istersen dön, git artık.[3]


[2] - "Hikmet müminin yitik malıdır." (Hadis, Künûz'ül-Hakaaık, 2, s.49).

[3] - Kümeyl b. Ziyad'in-Nahaî, Hazreti Resûlün (s.a.a) zamanı saadetini idrak eden, vefatlarında sekiz yaşında olan, Emirü’l-Müninin ve İmam Hasan'ın (a.s) havâss-ı ashabından bulunan bir zattır. Emürü’l-Mü'minin'in (a.s) sahip-sırrı sayılmıştır. Yemenlidir. Müzhac boyunun Naha kabilesindendir. Şa'bânın on beşinci gecesiyle Cuma geceleri okunan ve "Kümeyl duâsı" diye anılan münâcâtı, Hazret-i Emir'den rivayet etmiştir. Hazreti Emir, bir gün deveye binmiş, Kümeyl'i de arka tarafa bindirmişti. Kümeyl, Yâ Emire’l-Mü'minin, hakikat nedir diye sordu. Hazreti Emir, hakikat buyurdular, ululuk sırlarının keyfiyete sığmaz bir hâlde açılmasıdır. Kümeyl, biraz daha söyle dedi, Emir (a.s), vehmedilen şeylerin bilinen tarzda zuhuruyla yok olmasıdır buyurdu. Kümeyl, biraz daha söylemesini istedi. Birliğin tevhid sıfatlarını cezbetmesidir dedi. Biraz daha söylemesini rica edince hakikat, ezel sabahından ışıyan bir ışıktır ki eserleri birlik varlıklarına vurur buyurdular. Biraz daha söylemesini niyaz edince de mumu dinlendir, sabah doğdu buyurup sustular. Sûfiler, bu sözlere büyük bir ehemmiyet vermişler, bu sözler hakkında şerhler yazılmıştır. Sûfiyye'ye göre, nefsin, "Nâmiyye-i Nebâtiyye, Hissiye-i Hayvâniyye, Nâtıka-i Kudsiyye, Külliyye-i İlâhiyye" olmak üzere dörde ayrıldığı hakkındaki sözü de Kümeyl, Hazreti Emir'den rivayet etmiştir; fakat muhaddisler, bunu Sûfiyye'nin uydurduğunu söylerler. Kümeyl, Hit'te valiyken Muâviye tarafından gönderilen bir fırkanın, orayı istilâsı ve bazı kimseleri katli, malları yağma etmeleri üzerine Hz. Emir, bir mektupla, Kümeyl'i azarlamışlar, fakat Kümeyl sonradan bu fıkrayı mağlûp edince de memnuniyetlerini izbâr buyurmuşlardır. Bir gün Hz. Emir'le giderlerken birisinin, 39. sûrenin (Zümer), "Hiç o, âhiretten sakınarak ve Rabbinin rahmetini umarak geceleri secde eden, kıyamda bulunan ve böylece itaat ve ibadet eden kişiye benzer mi" meâlindeki 9. âyet-i kerîmesini hüzünle, yanık bir sesle okuduğunu duymuş, o adamın kötülüğünü de bildiği hâlde okuyuşunu beğenmiş ve şaşmıştı. Hazreti emir, Kümeyl'in zamirini keşfederek, inanma buyurmuşlardı, o adam cehennem ehlindendir. Sonradan o kişi, Nehrivan'da öldürülen Hâriciler arasında bulunmuştu. Sıffin'de ve Nehrivan'da Hazreti Emir'in maiyetinde bulunan Kümeyl, Haccâc'ın vâliliği sırasında Kûfe'de saklanmış, fakat Haccâc, Kümeyl'e mensup olanlara verilen parayı kesince onların zarar görmemesi için gidip Haccâc'a teslim olmuş, zaten benim ömrüm sona erişti, Emirü’l-Mü'minin, beni senin öldüreceğini bana haber verdi demişti. Haccâc, sen, Osman'ın katillerindensin deyip Kümeyl'in başını kestirerek şehit ettirmişti. Kabr-i mübârekleri Kûfe Mescidi civarındadır (Tenkıyh, 2, İkinci bölüm, s.42; Sefinet'ül-Bihâr, 2, s. 496-97 ve 602-603; Ma'sûm-Alişâh; Tarâık'ul-Hakaaık, Muhammed Ca'fer Mah-cûb teshihi ve haşiyeleriyle, Tehran-1339- 1345, 2, s.83-90)

 Nehcül-Belağada Akıl ve Bilgi -1

Nehc’ul Belağa’nın Müstedrekleri

Hz. Ali’nin Kasia Hutbesi 1

Nehcul Belağa ve Kuran

İki Büyük Kitap

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)